İşte 38 maddeden oluşan 11. Yargı Paketi'nin tam metni

İşte 38 maddeden oluşan 11. Yargı Paketi'nin tam metni
AK Parti Grubu tarafından hazırlanan, kamuoyunda 11. Yargı Paketi olarak bilinen Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin tam metni açıklandı.

AK Parti'li Mustafa Arslan ve Orhan Kırcalı'nın ilk imza sahibi olduğu kanun teklifi bugün TBMM'ye sunuldu. Mecliste Adalet Komisyonu'na sevk edilen kanun teklifinin özeti şu şekilde:

"Teklif ile; trafikte yol kesmenin müstakil bir suç olarak düzenlenmesi ve hukuka aykırı olarak bir aracın durdurulması, hareket etmesinin engellenmesi veya başka bir yere götürülmesine ilişkin cezaların artırılması, meskun mahalde silahla ateş etme suçunun cezasının artırılması, bu suçun insanların toplu olarak bulundukları yerlerde işlenmesinin suçun nitelikli hali olarak sayılması ve bu bakımdan yargılama usulüne yönelik düzenleme yapılması, çocukların suçta araç olarak kullanıldığı durumlarda örgüt yöneticilerinin cezalarının artırılmasına ilişkin yaptırım düzenlenmesi ve örgüt kurmak, yönetmek ve örgüte üye olmak suçlarının hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının artırılması, bilişim sistemlerinin kullanılmasıyla işlenen suçlarda banka hesaplarının askıya alınması ve suça konu menfaatin mağdura iade edilmesine yönelik düzenleme yapılması, elektronik ödeme kuruluşlarında hesap açılmasında ve GSM hattı aboneliği yaptırılmasında yalnızca elektronik kimlik doğrulama kabiliyetini haiz kimlik belgeleriyle işlem yapılması, mobil haberleşme hatlarına yönelik sınırlamalar ve bunlara aykırı işlemlere ilişkin yaptırımlar düzenlenmesi, yabancı uyruklu kişilerin kullandığı mobil haberleşme hatlarına yönelik düzenlemeler yapılması, suç amacıyla kullanılan mobil haberleşme hatlarının tespitine, kapatılmasına ve aykırı davranan işletmecilere yönelik yaptırımlara ilişkin düzenleme yapılması, kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin daha erken açık ceza infaz kurumuna veya denetimli serbestliğe ayrılmalarına yönelik düzenlemenin kapsamının genişletilmesi, taksirle yaralama suçunun cezasının artırılması, güveni kötüye kullanma suçunun konusunun kara, deniz veya hava taşıtı olması halinde cezanın artırılması ve uzlaştırma hükümlerinin uygulanmaması, yüze karşı veya gıyapta hakaret suçlarının ön ödeme kapsamına alınması ve bu suçların uzlaştırma kapsamından çıkarılması, erişimin engellenmesi ve/veya içeriğin çıkarılmasına ilişkin düzenlemeler yapılması, avukatların disiplin hükümlerinde düzenleme yapılması, suç işleyen akıl hastalarının rehabilite olmadan toplum hayatına katılmalarını engellemeye yönelik düzenlemeler yapılması, dolandırıcılık suçlarının yargılamalarının asliye ceza mahkemelerinde görülmesine ilişkin düzenleme yapılması, bölge adliye mahkemelerinin bozma yetkisinin kapsamının genişletilmesi amaçlanmaktadır."

110 BİN MAHKUMA ERKEN TAHLİYE

Feti Yıldız yaptığı açıklamada ilk aşamada 50 bin, 6 ay içinde 60 bin olmak üzere toplamda 110 bin mahkumun tahliye edileceğini söyledi.

38 MADDEDEN OLUŞAN KANUN TEKLİFİNİN TAM METNİ

Kanun teklifi şöyle:

MADDE GEREKÇELERİ
MADDE 1- Maddeyle, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 134 üncü maddesinin ikinci
ve dördüncü fıkralarında değişiklik yapılmaktadır.
24/11/2021 tarihli ve 7343 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeyle ihalenin feshini talep
edecek ilgililerden bir kısmı için getirilen nispi harç ve teminat yatırma yükümlülüğünün yerine
getirilmeden ihalenin feshinin talep edildiği ve bu şekilde yargılamaların uzatılarak ihale
sürecinin kötüniyetli olarak sürüncemede bırakıldığı görülmektedir. Nispi harç ve teminatın
getiriliş amacının gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla maddede değişiklik yapılmaktadır.
Yoğun bir emek sonucu önemli bir masrafla yapılan açık artırma aşamasında alacaklı
nihayetinde alacağına kavuşacak, borçlu borcundan kurtulacak, borcuna faiz işlemesi duracak,
ihale alıcısı parasını yatırdığı mala hukuken ve fiilen sahip olabilecek, ortaklığın satış suretiyle
giderilmesine ilişkin açık artırmalarda ise hissedarlar alacağına kavuşacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında ihalenin feshi talep edebilecek kişiler satış isteyen alacaklı,
borçlu, mahcuzun resmî sicilinde kayıtlı olan ilgililer ve sınırlı ayni hak sahipleri ile pey sürmek
suretiyle ihaleye iştirak edenler şeklinde sınırlı olarak sayılmıştır. Bu kişilerin hukuki
menfaatlerinin korunması gerekmektedir. Bu kişiler dışında ihalenin feshinin talep edilmesi
ancak dava açma hakkının kötüye kullanılması biçiminde tezahür etmektedir. Özellikle 7343
sayılı Kanunla yapılan düzenlemeden sonra ortaklığın satış suretiyle giderilmesi de dahil olmak
üzere İcra ve İflas Kanunu uyarınca yapılan tüm satışlar elektronik ortamda yapılmakta ve bu
ortamda yedi gün boyunca teminat yatırmak suretiyle açık artırmaya katılmak mümkün
olmaktadır. Ancak uygulamada gerek icra dosyası gerekse ortaklığın satış suretiyle
giderilmesinde dosyayla ilgisi bulunmayan, ihaleye iştirak etmeyen kişilerin ihalenin feshini
talep ederek, ihalenin kesinleşme sürecini kötüniyetle uzattıkları görülmektedir. Nitekim, 4721
sayılı Türk Medeni Kanununun 2 nci maddesinde hakkın kötüye kullanılmasının kanun
tarafından himaye edilmeyeceği hüküm altına alınmıştır. İkinci fıkrada yapılan düzenlemeyle
ihalenin feshini talep edebilecek kişilerin mahkemeye erişim hakkı herhangi bir şekilde
kısıtlanmaksızın, fıkrada sayılan kişiler dışındakilerin, ihale alıcısına, alacaklı ve borçluya, pay
sahibi hissedarlara verecekleri zararın önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
Maddenin dördüncü fıkrasında yapılan düzenlemeyle, ihalenin feshine ilişkin yapılan
taleplerde maddenin mevcut hükümleri kapsamında yatırılması gereken teminatın veya harcın
eksik yatırılması halinde mahkemenin bir muhtıra ile iki haftalık kesin süre içinde eksik
teminatın veya harcın ikmal edilmesini, aksi hâlde ihalenin feshi talebinin dosya üzerinden
kesin olarak reddedileceğini bildireceği hüküm altına alınmaktadır. Belirtilen süre içinde
teminatın veya harcın yatırılmadığı ya da ikmal edilmediği takdirde mahkemece derhal ihalenin
feshi talebi kesin olarak reddedilecektir. Bu şekilde alacaklının, borçlunun, hissedarların ve
ihale alıcısının hakları daha üst seviyede korunarak, açık artırmanın kesinleşme sürecinin kötü
niyetli olarak uzatılmasının önüne geçilmesi sağlanacaktır.

MADDE 2- Maddeyle, 2004 sayılı Kanunun 278 inci maddesi değiştirilmektedir.
Anayasa Mahkemesinin 9/5/2024 tarihli ve E: 2023/200; K: 2024/103 sayılı kararıyla,
maddenin üçüncü fıkrasında yer alan "evlat edinenle evlatlık" ibarelerinin iptaline ve iptal
kararının Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine
karar verilmiştir. Söz konusu iptal kararı, 22/10/2024 tarihli ve 32700 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanmıştır. Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin farklı tarihlerde verdiği kararlarla söz konusu
fikrada yer alan "karı ve koca", "usul", "sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dâhil)
hısımlar" ve "neseben" ibareleri iptal edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi; düzenlemeye konu hükümde borçlunun bazı yakın hısımlarıyla
yaptığı ivazlı tasarrufların başka hiçbir şarta tabi olmaksızın bağışlama olarak kabul edilmesini
ve bu durumun aksinin ispatına imkân verilmemesini mülkiyet hakkına ve hak arama
özgürlüğüne aykırı bularak iptal etmiştir.
Düzenlemeyle, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesi nazara alınarak madde
değiştirilmektedir.
Birinci fikrada yapılan düzenlemeyle; alışılmış hediyeler dışında, geçici veya kesin aciz
belgesinin ya da aciz belgesi niteliğinde olan haciz tutanağının düzenlendiği yahut iflasın
açıldığı tarihten önceki bir yıl içinde yapılan bütün bağışlamaların ve ivazsız tasarrufların iptale
tabi olduğu hüküm altına alınmaktadır. Yapılan değişiklikle, acizden geriye doğru iki yıl içinde
yapılan bağışlamaların veya ivazsız tasarrufların iptal edileceğine ilişkin hükümde yer alan
süre, hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkesinin daha etkin bir şekilde korunabilmesi
amacıyla bir yıla düşürülmektedir. Belirtmek gerekir ki bu süre, mukayeseli hukukta da bir yıl
olarak uygulanmaktadır.
İkinci fikrada, bağışlama sayılan tasarruflar bentler halinde sayılmaktadır.
(a) bendinde, altsoy ve üstsoy, üçüncü derece dâhil kan hısımları, son bir yıl içinde
evlilik birliği sona ermiş olsa bile eşi ve üçüncü derece dâhil kayın hısımları, evlat edinenle
evlatlık, ortak konutta yaşayan kişiler arasında yapılan tasarrufların gerçek değere uygun olarak
ivazlı olduğu ispatlanmadıkça bağışlama sayılacağı kabul edilmektedir.
(b) bendinde, aksi ispatlanmadıkça, sözleşmenin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin
gerçek değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyatla kabul ettiği sözleşmeler
bağışlama sayılmaktadır.
(c) bendinde, borçlunun kendisine veya üçüncü bir kişi yararına ömür boyu gelir
sözleşmesi ya da intifa hakkı tesis ettiği sözleşmeler yahut ölünceye kadar bakma
sözleşmelerinin, uygun bir karşılığının sağlandığı ispatlanmadıkça bağışlama sayılacağı hüküm
altına alınmaktadır.

MADDE 3- Maddeyle, 2004 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin ikinci fikrası
değiştirilmektedir.
Anayasa Mahkemesinin 6/3/2025 tarihli ve E:2025/61; K: 2025/46 sayılı kararıyla,
maddenin ikinci fıkrasının iptaline ve iptal kararının Resmî Gazete'de yayımlanmasından
başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Söz konusu iptal kararı
4/6/2025 tarihli ve 32920 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi söz konusu kararında, kanun yoluna başvuru açısından parasal
değer (kesinlik sınırı) güncellenirken, dava konusu mal ya da alacağın değerinin
güncellenmemesi nedeniyle enflasyondan dolayı oluşan külfetin tamamının davanın taraflarına
yükletilmekte olduğu ve tarafların kanun yoluna başvuramamaları nedeniyle katlanacakları
külfet ile yargılamanın en az maliyetle ve en kısa zamanda sonuçlandırılması yönündeki
kamusal yarar arasındaki dengenin taraflar aleyhine bozulduğu, kişilere aşırı bir külfet yükleyen
düzenlemenin hükmün denetlenmesini talep etme hakkına orantısız ve ölçüsüz bir sınırlama
getirdiği sonucuna ulaşmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesi
dikkate alınarak istinaf ve temyiz kanun yoluna başvuru ile temyiz incelemesinde duruşma
yapılması hususundaki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın
yerine şikâyet başvurusunun yapıldığı veya davanın açıldığı tarihteki miktarın esas alınması
kabul edilmektedir.

MADDE 4- Maddeyle, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 59 uncu maddesinin
dördüncü fıkrasında düzenleme yapılmaktadır.
Disiplin soruşturmasının ceza kovuşturmasını beklediği ve ceza kovuşturması
sonucunda beklenen karar üzerine işlem tesis edilmesinin gerektiği durumlarda ilgili baronun,
ilk derece, istinaf ve temyiz mahkemelerinin kararları ile bu kararlar üzerine ağır ceza
mahkemesince verilecek kesinleşme şerhinden haberdar olmasını sağlamak amacıyla maddede
değişiklik yapılmaktadır.

MADDE 5- Maddeyle, 1136 sayılı Kanunun 134 üncü maddesinde değişiklik
yapılmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin 6/3/2025 tarihli ve E: 2025/50, K: 2025/47 sayılı kararıyla,
Kanunun 134 ve 135 inci maddeleri iptal edilmiş ve kararın Resmî Gazete'de
yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Söz
konusu iptal kararı, 22/5/2025 tarihli ve 32907 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi; Kanunun 134 üncü ve 135 inci maddelerinde, disiplin cezası
uygulanabilecek hâllerin sayılması ve disiplin cezalarının da gösterilmesine rağmen disiplin suç
ve cezaları arasında yeterli bağlantının kurulamadığı, disiplin cezasını gerektiren eylemin
gerçekleşmesi durumunda fiil ve hareketin niteliğine göre disiplin cezalarının verilmesinde bu
ölçütün muhataplar açısından yeterli bir hukuki güvence sağlamadığı, işlenen disiplinsizlik
eylemi ile tayin edilen disiplin cezası arasında adil bir dengenin gözetilmesini temin edecek
gerekli ve yeterli mekanizmaların bulunmadığı, verilecek disiplin cezaları bakımından keyfi
yorum ve uygulamalara karşı hukuki güvencenin sağlanamadığı gerekçeleriyle mevcut
hükümlerin iptaline karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesi dikkate alınarak madde yeniden
düzenlenmektedir. Buna göre, avukatlık onur ve ünvanına, savunma hakkının kutsallığının
gerektirdiği saygı ve güvene veya özen ve doğruluk yükümlülüklerine uymayan hâl ve
hareketlerinin tespit edilmesi üzerine avukatlara, ihlalin niteliğine ve eylemin ağırlık derecesine
göre Kanunda yazılı disiplin cezalarından birinin verileceği hüküm altına alınmaktadır.

MADDE 6- Maddeyle, 1136 sayılı Kanunun 135 inci maddesinde değişiklik
yapılmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin 6/3/2025 tarihli ve E: 2025/50, K: 2025/47 sayılı kararıyla,
Kanunun 134 üncü ve 135 inci maddeleri iptal edilmiş ve kararın Resmî Gazete'de
yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Söz
konusu iptal kararı, 22/5/2025 tarihli ve 32907 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi; Kanunun 134 üncü ve 135 inci maddelerinde disiplin cezası
uygulanabilecek hâllerin sayılması ve disiplin cezalarının da gösterilmesine rağmen disiplin suç
ve cezaları arasında yeterli bağlantının kurulamadığı, disiplin cezasını gerektiren eylemin
gerçekleşmesi durumunda fiil ve hareketin niteliğine göre disiplin cezalarının verilmesinde bu
ölçütün muhataplar açısından yeterli bir hukuki güvence sağlamadığı, işlenen disiplinsizlik
eylemi ile tayin edilen disiplin cezası arasında adil bir dengenin gözetilmesini temin edecek
gerekli ve yeterli mekanizmaların bulunmadığı, verilecek disiplin cezaları bakımından keyfi
yorum ve uygulamalara karşı hukuki güvencenin sağlanamadığı gerekçeleriyle mevcut
hükümlerin iptaline karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesi dikkate alınarak madde yeniden
düzenlenmektedir. Düzenlemeyle, disiplinsizlik olarak nitelenen eylemlere uygulanacak
cezalar; uyarma, kınama, para cezası, işten çıkarma ve meslekten çıkarma olarak belirlenmekte
ve bu cezaları gerektiren fiiller ayrı ayrı gösterilmektedir. İşten çıkarma ve meslekten çıkarma
hariç diğer disiplin cezalarında, nitelik ve ağırlık itibarıyla maddede belirtilen eylemlere benzer
eylemlerde bulunma hâli de ilgili disiplin cezasını gerektiren eylem olarak tanımlanarak, bu tür
eylemlerin cezasız kalmasının engellenmesi amaçlanmaktadır.
Öte yandan, maddede Kanunun 5 inci maddesinin birinci fikrasının (a) bendinde
belirtilen suçlar yönünden de kademelendirme yapılmaktadır. Bu bentte belirtilen suçlar, iki
yıldan fazla süreyle hapis cezasına hükmedilmiş olan kasıtlı suçları ve maddede belirtilen diğer
suçları ifade etmektedir.
Yapılan düzenlemeyle, disiplinsizlik eylemi ile tayin edilen disiplin cezaları arasında
adil bir dengenin kurulması sağlanarak, kanunilik ilkesinin gereği yerine getirilmektedir.

MADDE 7- Maddeyle, 1136 sayılı Kanunun 136 ncı maddesinde değişiklik
yapılmaktadır.
Düzenlemeyle, bir üst veya alt derece disiplin cezası uygulanabilecek hâller ile
meslekten çıkarma cezasının özel uygulama şekli gösterilmektedir.
Maddenin birinci fıkrasıyla, hakkında herhangi bir disiplin cezası verilen avukata, bu
cezanın kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde disiplin cezası verilmesini gerektiren yeni
bir fiil işlemesi hâlinde bu fiil için bu Kanunda öngörülen disiplin cezasının bir derece ağır
olanının uygulanacağı ancak ilk defa verilen uyarma cezasının kesinleştiği tarihten itibaren beş
yıl içinde işten çıkarma cezası gerektiren bir fiilin işlenmesi halinde meslekten çıkarma cezası
yerine işten çıkarma cezasının üst haddinin uygulanacağı düzenlenmektedir. Böylelikle,
disiplin cezalarının caydırıcı etkisinin daha güçlü hale getirilmesi ve hakkaniyete uygun şekilde
verilmesi amaçlanmaktadır.
Maddenin ikinci fikrasıyla, bir defa işten çıkarma cezası alan avukatın, bu cezanın
kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde en az kınama cezasını gerektiren bir eylemde
bulunması hâlinde meslekten çıkarılacağı hüküm altına alınmaktadır.
Maddenin üçüncü fıkrasına göre, ilk defa disiplin cezası verilmesini gerektiren bir fiil
işleyen avukata, meslekten çıkarma cezasını gerektiren durumlar hariç olmak üzere, verilecek
disiplin cezasından bir derece hafif olanı uygulanabilecektir. Hakkında verilen bir disiplin
cezasının kesinleşmesinin üzerinden beş yıl geçen avukatların da bu hükümden faydalanmasına
imkân tanınmaktadır.

MADDE 8- Maddeyle, 1136 sayılı Kanunun 155 inci maddesinin ikinci fikrası
yürürlükten kaldırılmaktadır.
Teklifle, Kanunun 135 inci ve 136 ncı maddesinde yapılan değişikliklerle avukatlara
verilecek disiplin cezaları ile bu cezaları gerektiren eylemler ayrıntılı olarak belirlenmektedir.
Bu kapsamda yapılan düzenlemelere uyum sağlamak amacıyla 155 inci maddenin ikinci fıkrası
yürürlükten kaldırılmaktadır.

MADDE 9- Maddeyle, 1136 sayılı Kanunun 159 uncu maddesinde düzenleme
yapılmaktadır.
Maddenin üçüncü fıkrasında yapılan düzenlemeyle, disiplin kurulu tarafından
kovuşturma sonucunun beklenmesine karar verilmesi halinde, kesinleşen mahkeme kararının
ilgili baroya bildirilmesinden itibaren bir yıl geçmekle ceza verme yetkisinin zamanaşımına
uğrayacağı açıkça belirtilmektedir.
Maddeye eklenen yeni fıkrayla, disiplin soruşturması veya kovuşturması sonucu tesis
edilen idari işleme karşı dava açılmakla zamanaşımı süresinin kesileceği ve idari işlemin yargı
kararıyla iptal edilmesi hâlinde kararın ilgili baro veya Türkiye Barolar Birliğine
bildirilmesinden itibaren mahkeme kararı uyarınca en geç iki yıl içinde yeniden yapılacak
soruşturma veya kovuşturma sonucuna göre karar verileceği hüküm altına alınmaktadır. Bu
şekilde, bir yandan disiplin cezasını gerektiren eylem cezasız bırakılmamakta diğer yandan
hukuki belirlilik ilkesi gereğince disiplin cezasının hangi süre içinde verilebileceği açıkça
hükme bağlanmaktadır.
Maddede yapılan değişiklikler, hukuki belirlilik ilkesinin daha etkin bir şekilde hayata
geçirilmesini amaçlamaktadır.

MADDE 10- Maddeyle, 1136 sayılı Kanunun 160 incı maddesinde değişiklik
yapılmaktadır.
Düzenlemeyle, uyarma, kınama ve para cezaları yanında işten çıkarma cezasının da beş
yıl geçtikten sonra sicilden silinebilmesine imkân tanınmaktadır. Ancak, tekerrür uygulanarak
verilen işten çıkarma cezaları sicilden silinemeyecektir.

MADDE 11- Maddeyle, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararının oluşturacağı
hukuki boşluğun doldurulması amacıyla 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 53 üncü
maddesinin (j) fıkrasının dördüncü ve beşinci paragraflarında değişiklik yapılmaktadır.
(j) fikrasının dördüncü paragrafında, itirazen şikâyet başvuru bedelinin hangi hallerde
iade edileceği düzenlenmiş olup Anayasa Mahkemesinin 25/12/2024 tarihli ve E: 2024/85; K:
2024/229 sayılı kararıyla, başvuru sahibinin itirazen şikâyet başvurusunda haklı çıktığı iddialar
dikkate alınmaksızın iddiaların tamamında haklı çıkması durumunda başvuru bedelinin iade
edilmesini öngören kuralların kişilere aşırı külfet yüklediği, kamu yararı ile mülkiyet hakkı
arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi kişi aleyhine bozarak orantısız bir sınırlamaya neden
olduğu gerekçesiyle bu paragrafın birinci ve üçüncü cümleleri iptal edilmiş, iptal kararının
Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar
verilmiş ve söz konusu iptal kararı 26/3/2025 tarihli ve 32853 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanmıştır. Yapılan değişiklikle, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda hak
arama hürriyeti ile mülkiyet hakkının korunması için Kurum tarafindan 4734 sayılı Kanunun
54 üncü maddesinin onbirinci fikrasının (c) bendi uyarınca başvurunun reddine veya eşit
muamele ilkesi yönünden yapılan inceleme sonucunda anılan Kanunun 54 üncü maddesinin
onbirinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri uyarınca ihalenin iptaline veya düzeltici işlem
belirlenmesine karar verilen haller hariç olmak üzere, diğer hallerde itirazen şikâyet başvuru
bedelinin başvuru dilekçesinde yer verilen iddialar dikkate alınarak belirlenecek haklılık
oranına karşılık gelen kısmının başvuru sahibine iade edilmesi sağlanmaktadır. İtirazen şikayet
başvurusu üzerine, eşit muamele ilkesi uyarınca itiraz edilen işlemin diğer istekliler bakımından
ne şekilde uygulandığı ve bu uygulamanın hukuka aykırı olup olmadığı yönünden de Kurulca
re'sen inceleme yapılmakta olup bu inceleme sonucunda alınacak kararın başvuru sahibininin
iddialarının haklılığına etkisi bulunmadığından bu durumda herhangi bir bedel iadesi
öngörülmemektedir. İddia sayısının azaltılmasının ya da artırılmasının engellenmesi ve buna
bağlı olarak haklılık oranının belirlenmesinde ortaya çıkabilecek tereddütlerin önüne geçilmesi
amacıyla başvuru dilekçesinde bir iddia kapsamında tek bir hususa yer verilmesi halinde her
bir hususun Kurum tarafından ayrı birer iddia olarak değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu
çerçevede, örneğin tek bir iddia kapsamında ekonomik açıdan en avantajlı birinci ve ikinci teklif
sahibi isteklilerin iş deneyimi ile birlikte bilanço oranları ile ilgili mevzuatta aranan şartları
sağlamadığına yönelik bir başvuruda; ekonomik açıdan en avantajlı birinci teklif sahibinin iş
deneyimine ve bilanço oranlarına yönelik hususlar iki iddia, ekonomik açıdan en avantajlı ikinci
teklif sahibinin iş deneyimine ve bilanço oranlarına yönelik hususlar da iki iddia olmak üzere
toplam dört iddianın bulunduğunun kabul edilmesi ve haklılık oranına karşılık gelen kısmın da
bu iddia sayısı dikkate alınarak belirlenmesi öngörülmektedir. Yine bir istekli tarafindan
sunulan iş deneyim belgesinin benzer işe uygun olmadığı ve asgari iş deneyim tutarını
sağlamadığı iddiası ile aşırı düşük teklif açıklamasının birden fazla sebeple (üçüncü kişilerden
alınan fiyat teklifinin mevzuat uygun olmadığı, saatlik asgari ücretin altında işçilik ücreti
öngörüldüğü, ticaret borsası fiyatlarının ihale tarihinden önceki son 12 aya ait olmadığı vb.)
mevzuata uygun olmadığı iddiasına yönelik bir başvuruda; mevzuata aykırı bulunma
sebeplerinin aynı hususlara yönelik (iş deneyim belgesinin ihale dokümanına uygun olmadığı
ve aşırı düşük teklif açıklamasının mevzuata uygun sunulmadığı) olması nedeniyle, ileri sürülen
bu iddiaların toplamda iki iddia olarak kabul edilmesi ve haklılık oranına karşılık gelen kısmın
da bu iddia sayısı dikkate alınarak belirlenmesi amaçlanmaktadır. Benzer şekilde ihale
dokümanındaki birden fazla kriter ve/veya maddenin birlikte değerlendirilmesi sonucunda
(örneğin teknik şartnamenin 1, 3 ve 5 inci maddelerinin mevzuata aykırılığı iddiasıyla beraber
bu durumun ihalede rekabetin oluşmasını engellediği) ihalede rekabetin oluşmadığı iddiasının
ileri sürüldüğü bir başvuruda, mevzuata aykırı bulunma sebeplerinin aynı hususa yönelik
olması nedeniyle, ileri sürülen bu iddiaların tek bir iddia olarak kabul edilmesi ve itirazen
şikayet başvuru bedelinin iadesine ilişkin işlemlerde de bunun esas alınması öngörülmektedir.
Diğer taraftan, Kurum tarafından iade edilecek bedel için faiz işletilmemesine yönelik
düzenlenme yapılmaktadır.

(j) fıkrasının beşinci paragrafında Kanun kapsamında yapılan ihalelere ilişkin olarak
düzenlenecek sözleşmelerden bedeli belli bir meblağı aşanlar için yükleniciden sözleşme
bedelinin on binde beşi oranında tahsil edilen tutarın Kurum tarafından hiçbir durumda iade
edilmeyeceğini öngören kural, söz konusu kuralın ihalenin iptalinde veya sözleşmenin feshinde
kendisine kusur atfedilemeyecek kişilere aşırı bir külfet yüklediği, kamu yararı ile mülkiyet
hakkı arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi kişi aleyhine bozarak orantısız bir sınırlamaya
neden olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinin 22/4/2025 tarihli ve E:2025/29; K:
2025/102 sayılı kararıyla iptal edilmiş, iptal kararının Resmî Gazete'de yayımlanmasından
başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş ve söz konusu iptal kararı
23/6/2025 tarihli ve 32935 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. Yapılan değişiklikle,
Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda kamu yararı ile mülkiyet hakkı arasında
gözetilmesi gereken adil dengenin korunması için itirazen şikayet başvurusu üzerine alınan
Kurul kararlarına karşı açılan davalar sonucunda sözleşmenin feshedilmesi ile 4735 sayılı
Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununun 10 uncu maddesi uyarınca sözleşmenin feshedilmesi
hallerinde, Kanun'un 53 üncü maddesinin (j) fikrasının (1) numaralı bendi uyarınca tahsil
edilen bedelin sözleşme bedelinin tamamlanamayan oranına karşılık gelen kısmının Kurul
kararı üzerine yükleniciye iade edilmesi mümkün kılınmaktadır. Böylelikle sözleşme bedeli
üzerinden tahsil edilen bedelin hangi durumlarda iade edileceği hususu açık şekilde
düzenlenerek sözleşmenin feshine sebep olan diğer hallerde bedel iadesi yapılmaması
amaçlanmaktadır. Diğer taraftan, bu fikranın (1) numaralı bendi uyarınca tahsil edilen bedelin
ilk sözleşme bedeli üzerinden hesaplanması sebebiyle iade edilecek tutarın hesaplanmasına esas
teşkil edecek oranın belirlenmesinde de ilk sözleşme bedelinin esas alınması öngörülmektedir.
Ayrıca, öngörülen düzenlemeyle iade talebine ilişkin başvurunun hangi sürede hangi merciye
yapılacağı ile iadenin hangi sürede yapılacağı hususları da kurala bağlanmaktadır. İade edilecek
tutarın hesaplanmasına esas olacak her türlü bilgi ve belgenin sözleşmenin tarafı olan idarede
bulunması nedeniyle yüklenicinin dilekçesi ile birlikte iade için gerekli tüm bilgi ve belgelerin
idare tarafından Kuruma gönderilmesi öngörülmektedir. Diğer taraftan, Kurum tarafından iade
edilecek bedel için faiz işletilmemesine yönelik düzenlenme yapılmaktadır.

MADDE 12- Maddeyle, 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge
Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 12 nci maddesinde
değişiklik yapmak suretiyle, Türk Ceza Kanununun 158 inci maddesinde düzenlenen
dolandırıcılık suçunun yargılamasının asliye ceza mahkemelerinde yapılması sağlanmaktadır.
Değişiklikle, Türk Ceza Kanununun 157 nci maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçu ile 158
inci maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçlarına ilişkin yargılamaların farklı
mahkemelerde yürütülmesi sebebiyle oluşan görev uyuşmazlıklarının önüne geçilmesi
amaçlanmaktadır. Ayrıca, asliye ceza mahkemeleri nezdinde ihtisaslaşma sağlanmak suretiyle bu
suçlara ilişkin yargılamaların makul sürede sonuçlandırılması ve böylelikle bu suçlarla daha etkin
mücadele edilebilmesi öngörülmektedir.

MADDE 13- Maddeyle, 5235 sayılı Kanuna geçici bir madde eklenmektedir.
Teklifle, Türk Ceza Kanununun 158 inci maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık
suçu, ağır ceza mahkemesinin görev alanından çıkarılarak asliye ceza mahkemesinin görev
alanına alınmaktadır. Düzenlemeyle, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte ağır ceza
mahkemelerinde görülmekte olan davalarda veya istinaf ya da temyiz kanun yolu
incelemesinde bulunan dosyalarda nitelikli dolandırıcılık (m. 158) suçlarına bakan
mahkemenin görevinin bu maddeyi ihdas eden Kanunla değiştiği gerekçesiyle görevsizlik veya
bozma kararı verilemeyeceği, bu davalara kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki göreve ilişkin kurallara göre bakılmaya devam
olunacağı öngörülmektedir.

MADDE 14- Maddeyle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 32 nci maddesinin ikinci
fıkrasında değişiklik yapılmaktadır.
Ceza hukukunda akıl hastalığı, ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran veya önemli
derecede azaltan sebeplerden biri olarak kabul edilmektedir. Ceza hukuku sistemimizde akıl
hastalığı, tam akıl hastalığı ve kısmi akıl hastalığı olmak üzere iki gruba ayrılarak
düzenlenmiştir. Suç olan fiili işlediği anda şuur ve hareket serbestisini tamamen kaldıran veya
önemli derecede azaltan bir akıl hastalığına sahip olan kimse, tam akıl hastası olarak kabul
edilmekte ve bu kişilere ceza verilmemektedir. Tam akıl hastaları hakkında sadece akıl
hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine hükmedilmektedir. Kısmi akıl hastalığı ise tam akıl
hastaları kadar olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme
yeteneğinin azalması olarak kabul edilmektedir. Bu durumdaki failin cezai sorumluluğunun
olduğu kabul edilmekte ancak cezasında indirime gidilmektedir. Diğer yandan mevcut
düzenlemeye göre, kısmi akıl hastaları bakımından mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak
koşuluyla, kısmen veya tamamen akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da
uygulanabilmektedir.
Düzenlemeyle, kısmi akıl hastaları bakımından mahkûm olunan cezanın ceza infaz
kurumunda çektirilmesi yerine akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirine çevrilmesi şeklinde
gerçekleşen uygulamanın önüne geçmek amacıyla, mahkûmiyet kararı yanında ayrıca akıl
hastalarına özgü güvenlik tedbirine de hükmolunacağı kabul edilmektedir. Böylelikle, hukuk
sistemimizde cezai sorumluluğu kabul edilen kısmi akıl hastaları hakkında hem verilen cezanın
infazı hem de akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanması sağlanmış olacaktır.

MADDE 15- Maddeyle, 5237 sayılı Kanunun 57 nci maddesinde değişiklik
yapılmaktadır.
Suçun işlendiği sırada var olan akıl hastalığı, kusur yeteneğini ortadan kaldıran veya
önemli derecede azaltan bir neden olarak tüm ceza hukuku sistemlerinde cezalandırılmaya
engel görülmekte, ancak fiilin hukuka aykırılığı nedeniyle failin korunması ve tedavi edilerek
topluma kazandırılması tercih edilmektedir.
5237 sayılı Kanunun 32 nci maddesinde akıl hastaları için güvenlik tedbirine
hükmedileceği belirtilmiş ve 57 nci maddesinde akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerinin
uygulanma usulü düzenlenmiştir. Söz konusu 32 nci maddenin gerekçesinde, akıl hastaları ile
ilgili güvenlik tedbiri açısından belli bir süre öngörülmediği, güvenlik tedbirinin, akıl hastasının
toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalkmasına veya önemli ölçüde azalmasına kadar
uygulanmaya devam edileceği vurgulanmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasına eklenen hükümle, akıl hastalarının tedavi ve koruma amacıyla
sağlık kurumunda geçirecekleri sürenin ağırlaştırılmış müebbet hapis ve müebbet hapis cezasını
gerektiren suçlarda bir yıldan, üst sınırı on yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda ise
altı aydan az olamayacağı düzenlenmektedir. Böylelikle asgari bir tedavi süresi öngörülmek
suretiyle akıl hastalarının ve toplumun korunması amaçlanmaktadır.
Ayrıca, 32 nci maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişikliğe uyum sağlanması ve
uygulamada tereddüde sebebiyet verilmemesi amacıyla maddenin altıncı fıkrası yürürlükten
kaldırılmaktadır.

MADDE 16- Maddeyle, 5237 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin altıncı fıkrasında
düzenleme yapılmaktadır.
"Kovuşturmanın mecburiliği" ilkesinin istisnası niteliğini taşıyan "önödeme" gibi
alternatif yöntemler, belirli bir ceza eşiğinin altında bulunan suçları işleyen kişilerin, ceza infaz
kurumlarının etkilerinden uzak tutulması, Devletin infaz külfetinden ve mahkemelerin iş
yoğunluğundan kurtarılması amaçlarının yanı sıra cezanın genel ve özel önleme amaçlarını da
gerçekleştirecek etkili birer ceza politikası aracı olarak uygulanmaktadır.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni Türk ceza adalet sisteminin yirmi yıllik
uygulaması sırasında uygulamadan gelen talep ve öneriler ile günümüz çağdaş ceza adalet
sistemlerinin genel yönelimi dikkate alınarak alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin
kapsamı genişletilmiş ve bu yöntemlere ilişkin sistemin aksayan yönleri düzeltilmiştir.
Bu kapsamda, 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunla, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenen hakaret
suçu, önödeme kapsamına alınmıştır. Böylelikle, suçla daha etkin mücadele edilmesi amacıyla
sosyal medya üzerinden kolaylıkla işlenebilen bu suç bakımından önödeme hükümlerinin tatbik
edileceği kabul edilmiştir.
Ancak Anayasa Mahkemesi, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir
iletiyle hakaret suçunu işleyen fail ile doğrudan huzurda ya da gıyapta hakaret suçunu işleyen
fail arasında önödeme hükümlerinin uygulanması bakımından farklılık oluşturan kuralın eşitlik
ilkesiyle bağdaşmadığını belirtmiş, 5237 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin altıncı fikrasının
(a) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan "ikinci fikrası, üçüncü fıkrasının (b) ve (c)
bentleri ve dördüncü fıkrası” ibaresine ilişkin düzenlemeyi 27/3/2025 tarihli ve E: 2024/197;
K: 2025/86 sayılı kararıyla iptal etmiş ve iptal kararının Resmî Gazete'de yayımlanmasından
başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir. Söz konusu karar, 29/5/2025
tarihli ve 32914 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.
Düzenlemeyle, Anayasa Mahkemesinin söz konusu iptal kararının gerekçeleri dikkate
alınmak suretiyle 5237 sayılı Kanunun 125 inci maddesinin birinci fikrasında düzenlenen
hakaret suçu da önödeme kapsamına alınmaktadır. Dolayısıyla maddenin birinci fikrasında,
ikinci fıkrasında, üçüncü fikrasının (b) ve (c) bendinde ve dördüncü fiıkrasında düzenlenen
hakaret suçu bakımından önödeme hükümleri uygulanacaktır. Buna göre, hakaret suçunun sesli,
yazılı veya görüntülü bir iletiyle veya doğrudan huzurda ya da gıyapta işlenip işlenmediğine
bakılmaksızın bu madde kapsamında düzenlenen hakaret suçunu işleyen kişiler bakımından
önödeme hükümleri tatbik edilecektir.
Diğer yandan, bu suçun beş yıl içinde yeniden işlenmesi halinde altıncı fikra uyarınca
önödeme hükümleri uygulanmayacak ve fail hakkında doğrudan kamu davası açılacaktır.
Belirtmek gerekir ki, kamu görevlisinin yürüttüğü görevinden dolayı kendisine karşı
işlenen hakaret suçu bakımından önödeme hükümleri uygulanmayacak ve genel hükümlere
göre kamu davası açılabilecektir.

MADDE 17- Maddeyle, 5237 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinde değişiklik
yapılmaktadır.
Kişiler belirli bir davranışta bulunurken, herkesten beklenilen kadar özenli ve dikkatli
olmakla yükümlüdür. Bu durum, aynı zamanda taksirle gerçekleştirilen davranışın haksızlık
unsurunu yani dikkat ve özen yükümlülüğünü oluşturmaktadır. Kişilerin sağlığı bakımından
zararlı sonuçlara yol açabilecek tehlikeli faaliyet alanlarının artması, çalışma ortamlarının
kalabalıklaşması, artan nüfusa bağlı olarak insan etkileşimlerinin yoğunlaşması ve trafiğe çıkan
araç sayısında yaşanan ciddi artışlar gibi birçok durum kişilerin dikkat ve özen yükümlülüğüne
aykırı davranmaları halinde daha ciddi sonuçlarla karşılaşılmasına sebebiyet vermektedir.
Düzenlemeyle, taksirle yaralama suçunun ceza miktarları artırılmak suretiyle kişilerin
davranışlarını gerçekleştirirken gerekli dikkat ve özeni göstermelerinin ve suçla daha etkin
mücadele edilmesinin sağlanması amaçlanmaktadır.

MADDE 18- Maddeyle, 5237 sayılı Kanunun 155 inci maddesinde düzenleme
yapılmaktadır.
Son yıllarda güveni kötüye kullanma suçunun kiralık araçların geri getirilmemesi veya
parçalarının değiştirilmesi suretiyle yaygın bir şekilde işlendiği ve kiralanan bu araçların birçok
suçta kullanıldığı görülmektedir. Bu durum ciddi mağduriyetler doğurmakta ve suçla
mücadelede zafiyete neden olabilmektedir.
Maddeye eklenen üçüncü fıkrayla güveni kötüye kullanma suçunun konusunun motorlu
kara, deniz veya hava taşıtı olması nitelikli hal olarak kabul edilmekte ve verilecek ceza
miktarında artırım yapılmaktadır. Belirtmek gerekir ki elektrikli motorlu araçlar da bu suçun
konusunu oluşturabilecektir.
Düzenlemeyle suçla daha etkin mücadele edilebilmesi ve caydırıcılığın sağlanması ile
yaşanılan mağduriyetlerin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

MADDE 19- Maddeyle, 5237 sayılı Kanunun 170 inci maddesinde düzenleme
yapılmaktadır.
5237 sayılı Kanunun 170 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendiyle, kişilerin hayatı,
sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya
panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etmek fiili suç olarak kabul edilmiştir. Bu fiilin yaptırıma
bağlanması suretiyle kişilerin korku, kaygı ve panikten uzak, huzurlu bir hayat sürmeleri
amaçlanmıştır.
23/1/2008 tarihli ve 5729 sayılı Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun
ile Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Yönetmeliğin ilgili hükümlerinde tanımlanan,
toplumda kurusıkı olarak bilinen ve görünüm itibarıyla gerçek silahtan ayırt edilmesi oldukça
zor olan ses ve gaz fişeği atabilen silahların sayısında son yıllarda ciddi artış olduğu
görülmektedir. Gerçek silahtan ayırt edilmesi güç olan bu silahların kullanımındaki artış,
kişilerin korku, kaygı ve panikten uzak bir hayat sürmelerine yönelik tehlike oluşturabilmekte
ve kişilerin huzurunun bozulması sonucunu doğurabilmektedir.
Maddenin birinci fıkrasına eklenen cümleyle, toplumda kurusıkı olarak tabir edilen ses
ve gaz fişeği atabilen silahların da suçun kapsamına alınması suretiyle bu silahların
kullanılmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Düzenlemeyle, suçun ses ve gaz fişeği
atabilen silahla ateş etmek suretiyle işlenmesi haline ilişkin müstakil bir yaptırım
belirlenmektedir. Böylelikle suçun ateşli silah kullanılarak işlenmesi hali ile ses ve gaz fişeği
atabilen silah kullanılarak işlenmesi hali arasında ölçülülük ilkesine uygun bir denge kurulmak
suretiyle ceza adaletinin sağlanması öngörülmektedir.
Ayrıca, birinci fikrada belirtilen suçla daha etkin mücadele edilebilmesi ve caydırıcılığın
sağlanması amacıyla hapis cezasının alt ve üst sınırı artırılmaktadır.
İnsanların toplu olarak bulunduğu nişan merasimi, düğün töreni, asker uğurlaması,
konser etkinliği, spor müsabakası, çarşı, pazar ve meydan gibi yerlerde genel güvenliğin kasten
tehlikeye sokulması suçunun işlenmesi, izdiham başta olmak üzere birçok olumsuz durumun
meydana gelmesine sebebiyet verebilmektedir. Bu gibi durumlar, yaralanma ve ölüm vakaları
gerçekleşmese bile toplumsal huzurun bozulmasına neden olabilmektedir.
Maddeye eklenen yeni ikinci fikrayla, birinci fikrada tanımlanan genel güvenliğin
kasten tehlikeye sokulması suçunun, kişilerin toplu olarak bulundukları yerlerde işlenmesi
halinde verilecek cezanın yarı oranında artırılacağı kabul edilmektedir.

MADDE 20- Maddeyle, 5237 sayılı Kanunun 220 nci maddesinde değişiklik
yapılmaktadır.
Suç işlemek amacıyla kişilerin örgütsel bir yapılanma içerisine girmeleri, henüz
amaçlanan suçlar işlenmemiş olsa dahi, toplumsal barışı tehlikeye attığı gibi kamu otoritesini
de zedelemektedir. Suçla korunan hukuki değer, kamu güvenliği ve kamu barışıdır. Kamu
güvenliği ve kamu barışının bozulması ise, kişilerin güvenli bir şekilde yaşama hakkını
zedeleyecektir. Suç örgütlerinin varlığı mağdurların mukavemetini zayıflatmak suretiyle amaç
suçun işlenmesini kolaylaştırmakta ve suç ve suçlulukla mücadeleyi zorlaştırmaktadır.
Düzenlemeyle örgüt kurmak, yönetmek ve örgüte üye olmak suçlarının hapis
cezalarının alt ve üst sınırları artırılmaktadır. Böylelikle suçla daha etkin mücadele etmek
suretiyle toplumsal huzurun sağlanması amaçlanmaktadır.
Suç örgütleri, çıkarları uğruna çocukları kullanma eğilimi gösterebilmektedir.
Çocukların suça alet edilmesi, sadece onların ruhlarına derin yaralar açmakla kalmamakta,
toplumun manevi dokusunu, güvenli geleceğini ve adalet duygusunu da ciddi anlamda
zedelemektedir. Çocukları bu tür olumsuz durumlardan korumak için gerek sosyal politikalar
üretilmesi gerekse caydırıcı yaptırımlar öngörülmesi Devletin en öncelikli görevleri arasında
yer almaktadır.
Maddenin beşinci fikrasında yapılan düzenlemeyle, örgütün faaliyeti çerçevesinde
işlenen suçlarda çocukların araç olarak kullanılması halinde, örgüt yöneticilerine maddenin
birinci ve/veya üçüncü fıkrası kapsamında verilecek cezanın yarısından bir katına kadar
artırılacağı kabul edilmektedir. Belirtmek gerekir ki bu hükmün uygulanması bakımından
çocuğun örgüte üye olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. Böylelikle, çocukların
örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda kullanılmasına yönelik caydırıcılığın
sağlanması suretiyle çocukların ve toplumun korunması öngörülmektedir.

MADDE 21- Maddeyle, 5237 sayılı Kanunun 223 üncü maddesinde düzenleme
yapılmaktadır.
Madde içeriğinde yapılan değişikliklere uyum sağlamak amacıyla maddenin başlığı
değiştirilmektedir.
Her toplumda, kişi, mal ve hizmetlerin, kesintisiz, güvenli ve hızlı dolaşımının
sağlanması hayati önem taşımaktadır. Ulaşım araçları da insanların seyahat hürriyetini sağlayan
unsurların başında gelmektedir. Ulaşım yolları ve araçları ile araçları kullanan ve seyahat eden
kişilerin güvenliğini sağlamak, Devletin temel görevleri arasındadır.
Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla ulaşım araçlarına
ve dolayısıyla kişilere yapılan müdahaleler, ulaşım güvenliğini zedelemekte ve kişilerin seyahat
hürriyetine engel oluşturmaktadır. Ayrıca, son dönemde trafikte çıkan tartışmalar ve akabinde
ulaşım araçlarının hareketinin engellenmesine veya durmasına neden olan eylemler, hem trafik
güvenliğini tehlikeye sokmakta hem de kişilerin yaralanmasına ve hatta ölümlerine sebebiyet
verebilmektedir.
Maddenin birinci ve üçüncü fıkrasında yapılan değişiklikle, cebir veya tehdit kullanma
fiilleri, suçun unsuru olmaktan çıkarılmakta ve böylelikle bu fiiller bakımından gerçek içtima
hükümlerinin uygulanması öngörülmektedir. Dolayısıyla, hukuka aykırı bir davranışla ulaşım
aracının hareketinin engellenmesi, kaçırılması veya alıkonulması, bu suçun işlenmesi için
yeterli olacaktır.
Yine maddenin birinci ve üçüncü fıkrasında yapılan değişiklikle, eylemin ağırlığı ve
niteliği dikkate alınarak ulaşım aracını gitmekte olduğu yerden başka bir yere götüren kişi
bakımından verilecek cezanın alt ve üst sınırı artırılmaktadır. Böylelikle, ulaşım aracının
hareket etmesini engelleme ve ulaşım aracı hareket halinde iken durdurma eylemleri ile ulaşım
aracını gitmekte olduğu yerden başka yere götürme eyleminin cezası bakımından adil bir
dengenin kurulması sağlanmaktadır.
Maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle, suçla daha etkin mücadele edilebilmesi
ve caydırıcılığın sağlanması amacıyla suçun konusunun deniz veya demiryolu ulaşım aracı
olması halinde verilecek ceza artırılmaktadır.
Maddenin dördüncü fıkrasında yapılan düzenlemeyle, ulaşım araçlarının hareketinin
engellenmesi, kaçırılması veya alıkonulması suçunun işlenmesi amacıyla veya bu suçun
işlenmesi sırasında başka bir suçun işlenmesi halinde kişilerin ayrıca bu suç veya suçlardan
cezalandırılması sağlanmaktadır. Buna göre, bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama,
tehdit, mala zarar verme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma veya başka bir suçun işlenmesi
halinde faile hem 223 üncü maddede düzenlenen suçtan hem de işlediği diğer suçlardan ayrı
ayrı ceza verilecektir.
Ayrıca, maddenin dördüncü fıkrasında yapılan düzenlemeye uyum sağlamak amacıyla
maddenin beşinci fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır.
Düzenlemeyle, özellikle trafikteki saldırganlık fiilleriyle daha etkin mücadele edilmesi
ve kişilerin trafikteki can ve mal güvenliğinin sağlanması amaçlanmaktadır.

MADDE 22- Maddeyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa yeni bir madde
eklenmektedir.
Maddenin birinci fıkrasıyla, tahdidi olarak sayılan suçların işlendiği hususunda makul
şüpheyi oluşturan bilgi veya belgenin bulunması halinde banka, ödeme hizmeti sağlayıcısı veya
kripto varlık hizmet sağlayıcısı nezdinde veya bunlar aracılığıyla yapılan ya da yapılmaya
teşebbüs edilen işlemlere konu suçta kullanılan her türlü hesabın kırksekiz saate kadar askıya
alınmasına ilgili banka, ödeme hizmeti sağlayıcısı veya kripto varlık hizmet sağlayıcısı
tarafından karar verilebileceği düzenlenmektedir. Teknolojik gelişmeler karşısında, işlem
yapılmasının önlenmesi ve mağdurların korunması bakımından mali bir önlem alma
zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Belirtmek gerekir ki, benzer bir mali önlem 5549 sayılı Suç
Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 19/A maddesinde düzenlenmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasıyla, askıya alma işlemi ile hesap hareketlerinin, ilgili banka,
ödeme hizmeti sağlayıcısı veya kripto varlık hizmet sağlayıcısı tarafından tüm bilgi ve
belgelerle birlikte derhal ilgili Cumhuriyet başsavcılığına bildirileceği öngörülmektedir. Ayrıca
düzenlemeye göre, hesap sahibi, askıya alma işlemine karşı Cumhuriyet başsavcılığına
başvurabilecek ve başvuru hakkında en geç yirmidört saat içinde karar verilecektir. Böylelikle,
mali bir önlem olan askıya alma işlemine karşı yargı mercilerine başvuru imkânı getirilmek
suretiyle, kişilerin mülkiyet hakkının korunması amaçlanmaktadır.
Maddenin üçüncü fıkrasıyla, askıya alma işlemi tamamlanmadan suça konu menfaatin
başka bir mali kuruma transfer edildiğinin tespit edilmesi halinde bu durumun, askıya alma
işleminin yapılabilmesi için banka, ödeme hizmeti sağlayıcısı veya kripto varlık hizmet
sağlayıcısı tarafından ilgili mali kuruma gecikmeksizin bildirileceği hüküm altına alınmaktadır.
Maddenin dördüncü fıkrasıyla, doğrudan banka, ödeme hizmeti sağlayıcısı veya kripto
varlık hizmet sağlayıcısı tarafından veya Cumhuriyet savcısının yazılı emri üzerine askıya
alınan hesapta bulunan ve suçtan elde edildiği iddia edilen maddi menfaate, hâkim kararı
üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emriyle
askıya alma süresi içinde elkonulabileceği, Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan elkoyma
işleminin yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulacağı, hâkimin kararını
elkoymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklayacağı, aksi halde elkoymanın kendiliğinden
kalkacağı düzenlenmektedir.
Belirtmek gerekir ki, bu madde kapsamında yapılan elkoyma işlemleri bakımından 128
inci madde uygulanacak ve gerekli işlemler tesis edilecektir. Ancak rapor alma şartı
aranmayacaktır.
Maddenin beşinci fıkrasıyla, elkonulan menfaatin, suçtan zarar gören mağdura ait
olduğunun soruşturma veya kovuşturma evresinde anlaşılması halinde bu evrelerin
tamamlanması beklenmeden soruşturma veya kovuşturma evresinde sahibine iade edileceği
düzenlenerek, kişilerin mağduriyetinin mümkün olan en kısa süre içinde giderilmesi
amaçlanmaktadır.
Maddenin altıncı fikrasıyla, bu madde uyarınca askıya alma işlemine karar veren gerçek
ve tüzel kişilerin, hukukî bakımdan sorumlu olmadığı kabul edilmektedir.
Maddenin yedinci fikrasıyla, bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma veya kovuşturma
kapsamında Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından banka, ödeme hizmeti
sağlayıcısı veya kripto varlık hizmet sağlayıcısından istenilen her türlü bilgi veya belgenin on
gün içinde fiziki veya elektronik ortamda gönderilmesinin zorunlu olduğu kabul edilmektedir.
İstenilen bilgi veya belgenin gönderilmemesi ya da eksik gönderilmesi durumunda ise
Cumhuriyet savcısı tarafından ilgili banka, ödeme hizmeti sağlayıcısı veya kripto varlık hizmet
sağlayıcısına elli bin Türk Lirasından üç yüz bin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verileceği
öngörülmektedir. Böylelikle yargı makamları tarafından yapılan taleplerin sürüncemede
kalmasının önlenmesi ile yargılamaların daha hızlı sonuçlanması amaçlanmaktadır. Belirtmek
uygulanacaktır. gerekir ki, söz konusu idari yaptırım kararı, her bir talep için ayrı ayrı
Düzenlemeyle, günümüzdeki teknolojik gelişmelerin etkisiyle hızla artan ve özellikle
bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle işlenen suçların önlenmesi, yaşanılan
mağduriyetlerin giderilmesi, işlem güvenliğinin artırılması ile suç ve suçlulukla daha etkin
mücadele edilmesinin sağlanması amaçlanmaktadır.

MADDE 23- Maddeyle, 5271 sayılı Kanunun 250 nci maddesinde düzenleme
yapılmaktadır.
Teklifle, Türk Ceza Kanununun 170 inci maddesinin ikinci fiıkrasında genel güvenliğin
kasten tehlikeye sokulması suçunun kişilerin toplu olarak bulundukları yerlerde işlenmesi,
nitelikli hal olarak düzenlenmektedir. Değişiklikle, 170 inci maddenin ikinci fikrasında
düzenlenen bu suçun seri muhakeme usulünün kapsamı dışında tutulması sağlanmaktadır.

MADDE 24- Maddeyle, 5271 sayılı Kanunun 253 üncü maddesinde değişiklik
yapılmaktadır.
Teklifle, 5237 sayılı Kanunun 155 inci maddesine eklenmesi öngörülen üçüncü fıkrayla,
güveni kötüye kullanma suçunun konusunun motorlu kara, deniz veya hava taşıtı olması hali,
cezayı ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmektedir. Maddenin birinci fikrasında yapılan
değişiklikle, 155 inci maddenin üçüncü fıkrasında düzenlenen bu nitelikli halin, uzlaştırma
kapsamı dışında tutulması sağlanmaktadır.
Diğer yandan, maddenin üçüncü fıkrasında yapılan düzenlemeyle, Anayasa
Mahkemesinin iptal kararı çerçevesinde 5237 sayılı Kanunun 75 inci maddesinde Teklifle
yapılan değişikliğe uyum sağlamak amacıyla 5237 sayılı Kanunun 125 inci maddesinde
düzenlenen ve soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan hakaret suçu bakımından
uzlaştırma yoluna gidilemeyeceği kabul edilmektedir.
Ayrıca önödeme kapsamına giren bir suç ile uzlaştırma kapsamına giren bir suçun
birlikte aynı mağdura karşı işlenmiş olması hâlinde uzlaştırma kapsamındaki suç bakımından
uzlaşma hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmektedir. Böylelikle hem uzlaştırma hem de
önödeme kurumlarının uygulanması sağlanmaktadır.

MADDE 25- Maddeyle, 5271 sayılı Kanunun 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (e)
bendinde değişiklik yapılmaktadır.
Düzenlemeyle, bölge adliye mahkemelerinin bozma yetkisinin kapsamı
genişletilmektedir. Buna göre, ilk derece mahkemelerinin kararlarında 289 uncu maddenin
birinci fıkrasının (g) ve (h) bentlerinde belirtilen hukuka aykırılıkların bulunması hâlinde de
bölge adliye mahkemesi ceza daireleri tarafından bozma kararı verilebilmesine imkan
tanınmaktadır.

MADDE 26- Maddeyle, 5271 sayılı Kanuna geçici bir madde eklenmektedir.
Düzenlemeyle, soruşturma veya kovuşturma evresinde olup da bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla uzlaşmanın sağlanmış olduğu dosyalar bakımından bu maddeyi ihdas
eden Kanunla 253 üncü maddenin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklik ile 5237 sayılı Kanunun
75 inci maddesinin altıncı fikrasında yapılan değişikliğin uygulanmayacağı hüküm altına
alınmaktadır. Dolayısıyla uzlaşmanın sağlandığı hakaret suçuna ilişkin dosyalar, bu suçun
uzlaştırma kapsamından çıkarıldığı gerekçesiyle önödeme kapsamında değerlendirilemeyecek
ve 253 üncü madde hükümlerine göre sonuçlandırılacaktır. Bununla birlikte, soruşturma veya
kovuşturma evresinde olup da bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla uzlaşmanın
sağlanmadığı dosyalar bakımından önödeme hükümleri uygulanacaktır.

MADDE 27- Maddeyle, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanunun geçici 10 uncu maddesinde düzenleme yapılmaktadır.
Maddenin altıncı fıkrasında yapılan değişiklikle, 31/7/2023 tarihi itibarıyla kapalı ceza
infaz kurumunda bulunan hükümlülerin yararlanabildiği daha erken açık ceza infaz kurumuna
ayrılma ve/veya denetimli serbestliğe ayrılma düzenlemesinden, 31/7/2023 tarihi ve öncesinde
işlenmiş suçlar nedeniyle hükümlü olanların yararlanabilmesi sağlanmaktadır.
Buna göre, 31/7/2023 tarihi ve öncesinde işledikleri suçlar nedeniyle türüne
bakılmaksızın kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan ve fikrada yer alan koşulları sağlayan
hükümlüler bu imkândan yararlanabilecek ve hükümlünün 31/7/2023 tarihi itibarıyla ceza infaz
kurumunda bulunması koşul olarak aranmayacaktır. Dolayısıyla 31/7/2023 tarihi ve öncesinde
işlenen suçlar nedeniyle 3 yıl daha erken açık ceza infaz kurumuna ve/veya denetimli
serbestliğe ayrılabilme imkânı tanınmaktadır. Böylelikle, aynı veya daha önceki tarihte işlenmiş
suçlar dolayısıyla yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar bakımından hükümlüden
kaynaklanmayan nedenlerle meydana gelen gecikmelerin sonucundan hükümlünün olumsuz
etkilenmemesi ve infaz adaletinin sağlanması amaçlanmaktadır.
Belirtmek gerekir ki, altıncı fıkrada yer alan düzenlemenin hükümlünün aleyhine
sonuçlar doğurduğunun tespiti halinde altıncı fikrada yer alan düzenleme uyarınca işlem
yapılmayacak, genel hükümlere göre işlem tesis edilecektir.
Diğer yandan, açık ceza infaz kurumlarında bulunma koşulu bakımından hükümlünün
Kanunun 14 üncü maddesi uyarınca doğrudan açık ceza infaz kurumuna alınması ile kapalı
ceza infaz kurumundan açık ceza infaz kurumuna ayrılması arasında herhangi bir farklılık
bulunmamaktadır. Dolayısıyla daha erken denetimli serbestliğe ayrılma düzenlemesinden açık
ceza infaz kurumlarında bulunan ve fikrada yer alan şartları sağlayan hükümlüler
yararlanabilecektir.
Ayrıca, maddenin altıncı fıkrasında yapılması öngörülen değişikliğe uyum sağlamak
amacıyla maddenin yedinci ve sekizinci fıkraları yürürlükten kaldırılmaktadır.

MADDE 28- Maddeyle, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları
Kanununun 62 nci maddesinde düzenleme yapılmaktadır.
Maddenin birinci fikrası kapsamında esnaf ve sanatkârlarca üretilen mal ve hizmetlere
ilişkin olarak ilgili oda tarafından hazırlanarak birliğe sunulan tarifenin birlik yönetim kurulu
tarafından otuz gün içinde onaylanması veya reddedilmesi gerekmektedir. Düzenlemeyle, birlik
tarafından Bakanlığın görüşü alınırken geçen sürenin madde metninde bahsi geçen otuz gün
içerisinde sayılıp sayılmayacağı hususunda uygulamada oluşan tereddüt giderilmesi amacıyla,
söz konusu otuz günlük sürenin Bakanlığa görüş talebinin iletildiği gün duracağı ve Bakanlık
görüşünün birliğe iletildiği günden itibaren devam edeceğine ilişkin değişiklik yapılmaktadır.
Ayrıca, onaylanan fiyat tarifesinin ilgili kurumların itirazı olmaması halinde, tebliğinden on beş
gün sonra yürürlüğe girmesi öngörülmektedir.
Maddenin ikinci fıkrasıyla, belediyeler veya o yerin en büyük mülki amiri tarafından
itiraz edilen fiyat tarifeleri ile Bakanlığın görüşüne tabi olan fiyat tarifelerinde Bakanlığın
olumsuz görüş verdiği fiyat tarifelerinin değerlendirilmek üzere uzlaşma komisyonuna
sunulması usulü getirilmektedir.
Maddenin üçüncü fıkrasıyla, fiyat tarifelerine ilişkin itirazın yapılacağı komisyon
tarafından daha sağlıklı değerlendirme yapılıp karar alınabilmesi amacıyla komisyonun
yapısında değişikliğe gidilerek ticaret il müdürlüğü, defterdarlık, belediyenin birer temsilcisi
ile talep edilen tarifenin konusuna göre ildeki ilgili kamu kurumu temsilcisi eklenmektedir.
Böylelikle tarifelere ilgili kurumların itirazı halinde, yereldeki mevcut ekonomik durum,
maliyetler ve kar marjları dikkate alınıp doğrudan komisyon tarafından kapsamlı bir
değerlendirme yapılarak nihai karar verilebilecektir. Ayrıca, komisyon kararı verilinceye kadar
mevcut tarifenin devam edeceği, yeni tarifenin komisyon kararı sonrasında yürürlüğe
gireceğine dair düzenleme yapılmaktadır.
Maddeye eklenen dördüncü fıkrayla Ticaret Bakanlığının görüşüne tabi olacak fiyat
tarifeleri ile komisyonun değerlendirme sürecine ilişkin usul ve esasların yönetmelikle
belirlenmesi öngörülmektedir.

MADDE 29- Maddeyle, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununa geçici bir madde eklenmektedir.
Prim ödeme yükümlüsü kendisi olan vatandaşlarımıza ödeme kolaylığı sağlanması,
ekonomik ve sosyal anlamda hayatlarına daha sağlıklı devam etmelerini sağlamak amacıyla
yürürlüğe konulan yapılandırma kanunlarından yararlanamayan ya da yararlanmalarına rağmen
zorunlu genel sağlık sigortası prim borçlarını ödeyemeyen sigortalılara yönelik kamuya olan
borç yüklerini hafifletmek ve sağlık hizmetlerine erişimlerini kolaylaştırmak amacıyla
düzenleme yapılması öngörülmektedir.

MADDE 30- Maddeyle, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların
Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun
2 nci maddesinde düzenleme yapılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi, 5651 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer
alan "içeriğin çıkarılması"na ilişkin düzenlemeyi 11/10/2023 tarihli ve E: 2020/76; K: 2023/172
sayılı kararıyla iptal etmiştir. Söz konusu karar, 10/1/2024 tarihli ve 32425 sayılı Resmî
Gazete'de yayımlanmıştır.
5651 sayılı Kanunun ilgili hükümleri ile Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararının
gerekçeleri dikkate alınmak suretiyle düzenleme yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu
kapsamda, maddenin birinci fıkrasının (ö) bendinde yer alan tanım yeniden düzenlenmekte ve
içeriğin çıkarılması, sunuculardan veya barındırılan içerikten çıkarılması yerine internet
ortamından çıkarılması şeklinde tanımlanmaktadır. Başka bir ifadeyle bu tedbir uygulandığında
söz konusu içerikler, gerektiği durumda geri döndürülebilir şekilde internet ortamından
çıkarılacaktır.
Maddenin birinci fıkrasının (r) bendinde yapılan değişiklikle, uyarı yönteminin kapsamı
netleştirilmektedir. Buna göre uyarı yönteminin, ilk bakışta ihlalin anlaşıldığı durumlar
bakımından Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu veya haklarının ihlal edildiğini iddia eden
kişiler tarafından doğrudan ilgili içerik ve/veya yer sağlayıcıyı haberdar etmeye yönelik olarak
yapılan bildirim olduğu kabul edilmektedir.

MADDE 31- Maddeyle, 5651 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde düzenleme
yapılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi, 5651 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer
alan "içeriğin çıkarılması"na ilişkin düzenlemeyi 11/10/2023 tarihli ve E: 2020/76; K: 2023/172
sayılı kararıyla iptal etmiştir. Söz konusu karar, 10/1/2024 tarihli ve 32425 sayılı Resmî
Gazete'de yayımlanmıştır.
5651 sayılı Kanunun ilgili hükümleri ile Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararının
gerekçeleri dikkate alınmak suretiyle düzenleme yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu
kapsamda, Teklifle 2 nci maddenin birinci fıkrasının (ö) bendinde yer alan tanım yeniden
düzenlenmekte ve içeriğin çıkarılması, sunuculardan veya barındırılan içerikten çıkarılması
yerine internet ortamından çıkarılması şeklinde tanımlanmaktadır. Başka bir ifadeyle bu tedbir
uygulandığında söz konusu içerikler, gerektiği durumda geri döndürülebilir şekilde internet
ortamından çıkarılacaktır. Yapılması öngörülen düzenlemeyle, Anayasa Mahkemesinin söz
konusu kararının gerekçeleri doğrultusunda maddenin dördüncü, dokuzuncu ve onbirinci
fikralarında değişiklik yapılmaktadır.

MADDE 32- Maddeyle, 5651 sayılı Kanunun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilen 9 uncu maddesi başlığıyla birlikte yeniden düzenlenmektedir.
Anayasa Mahkemesi 11/10/2023 tarihli ve E: 2020/76; K: 2023/172 sayılı kararıyla 9
uncu maddeyle ifade özgürlüğüne getirilen müdahalenin hukuki güvenlik ve belirlilik ölçütleri
bağlamında birtakım tereddütlere yol açtığını ve kapsamı ile sınırlarının belirli olmadığını
belirterek maddenin iptaline karar vermiştir. Söz konusu karar, 10/1/2024 tarihli ve 32425 sayılı
Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.
Maddeyle, Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararının gerekçesi ile internet
ortamında özellikle kasıtlı yapılan paylaşımlar sonucunda gelir elde edilen özel iş modellerinin
varlığı, kullanıcıların tespitinin teknolojinin gelişmesiyle birlikte zorlaşması, kişilik haklarına
saldırı niteliğini haiz paylaşımların kolaylıkla ve sıklıkla yapılabilmesi gibi hususlar birlikte
değerlendirilmek suretiyle en az suçla mücadeleye eşdeğer ölçüde hukuki mücadele araçlarının
tesis edilmesinin gerekliliği doğrultusunda düzenleme yapılmaktadır.
Maddeyle, yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden kişiler
tarafından içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi amacıyla sulh ceza hâkimliğine
başvurulabileceği ve sulh ceza hâkimliğince, ayrıntılı bir inceleme yapılmasına gerek
olmaksızın ihlalin ilk bakışta anlaşılabildiği hâllerde yirmi dört saat içinde içeriğin çıkarılması
ve/veya erişimin engellenmesi kararı verileceği kabul edilmektedir. Buna göre sulh ceza
hâkimliği, ilk bakışta ihlal doktrini uyarınca ihlalin ilk bakışta anlaşılabildiği durumlarda
kademeli olarak içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı verecek, ayrıntılı bir
inceleme yapılmasına gerek olmaksızın ihlalin ilk bakışta anlaşılamadığı hâllerde ise başvuruyu
reddedecektir.
Düzenlemeyle, sulh ceza hâkimliklerince verilen kararlara karşı 5271 sayılı Kanun
hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebileceği kabul edilmektedir. Bununla birlikte, kararına
itiraz edilen hâkim veya itirazı incelemeye yetkili merciin gerekli görmesi halinde tarafları
dinleyebilmesine de imkân tanınmaktadır.
Diğer yandan, içeriğin çıkarılması kararlarının etkili şekilde uygulanabilmesi
bakımından kullanıcı tabanlarının genişliği ve kişilik haklarının korunmasındaki kritik rolleri
nedeniyle Türkiye'den günlük erişimi on milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ
sağlayıcılara yönelik olarak düzenleme yapılmaktadır.

MADDE 33- Maddeyle, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununun 50 nci
maddesinde düzenleme yapılmaktadır.
Kişilerin bilgi ve rızaları dışında yapılan abonelik kayıtları neticesinde elde edilen ve
iletişim sektöründe sahte ve açık hat olarak bilinen hatlar, dolandırıcılıktan teröre pek çok suçun
işlenmesinde araç olarak kullanılmakta olup, söz konusu suçlara ilişkin gerçekleştirilen adli
soruşturma ve kovuşturmalarda bu hatların gerçek kullanıcısına ve dolayısıyla suç faillerine
ulaşılmasında güçlükler yaşanmaktadır.
İşlenen suçtan haberi dahi olmayan kişiler, adlarına açılan sahte ve açık hatlar nedeniyle
adli makamlar önünde işlenen suçla bağlantılarının olmadığını izah etmek zorunda kalmaktadır.
Adlarına hat açılan kişilerin yaşadıkları bu mağduriyetin yanında, işlenen bir suça ilişkin telefon
hattı gibi önemli bir maddi delilin sıhhati de zarar görmektedir. Suçun işlenmesini kolaylaştıran,
gerçek faile ulaşılmasını zorlaştıran sahte ve açık hatlar, yürütülen soruşturma işlemleri
açısından büyük bir tehlike olmasının yanında kamu güvenliği ve milli güvenlik açısından da
büyük bir tehdit niteliğindedir. Diğer yandan, sahte ve açık hatlar nedeniyle işlenen bu suçlar
sonucunda kişiler, maddi anlamda ciddi zararlar görmektedir.
Maddeye eklenen sekizinci fıkrayla, abonelik kaydının elektronik kimlik doğrulama
kabiliyetini haiz kimlik belgeleriyle yapılması sağlanmaktadır. Buna göre ilgili kanunlarında
resmi kimlik belgesi hükmünde olsa bile elektronik kimlik doğrulama kabiliyetini haiz olmayan
kimlik belgeleriyle kural olarak abonelik kaydı yapılamayacaktır. İşletmecilerce abonelik
kaydının yapılabilmesi için kişinin kimliğinin; kimlik belgesiyle birlikte yüz veya parmak izi
özetine ilişkin biyometrik veriler veya e-devlet şifresi ya da kimlik belgesinin şifresi gibi
kimliğini doğrulayıcı şifreler vasıtasıyla teyit edilmesi gerekmektedir. Kimlik teyidi
yöntemleri, fıkrada tahdidi olarak sayılmış olup bu düzenlemenin uygulanmasına ilişkin usul
ve esaslar Kurum tarafından belirlenecektir.
Abonelik kaydı yapılan kişinin elektronik kimlik doğrulama kabiliyetini haiz belgeye
sahip olmadığının teyit edilmesi halinde ise abonelik kaydının belli usuller dâhilinde yapılacağı
öngörülmektedir. Böylelikle, iletişim hatlarının abonelik tesisinin sıkı şartlara bağlanması
suretiyle bu alanın disipline edilmesi sağlanarak, sahte abonelik tesisinin engellenmesi ve bu
hatların suçta kullanılmasının önlenmesi hedeflenmektedir.
Maddeye eklenen dokuzuncu fikrayla, işletmecilerin, üç ayda bir ölüm, tüzel kişiliğin
sona ermesi veya yabancıların Ülkemizde yasal kalış hakkı bulunmaması gibi haller
bakımından abonelerin iletişim hatlarının aktifliğinin sona erip ermediğini ilgili resmi

makamlardan teyit etmesine ve teyit edilemeyen abonelere ait hatların elektronik haberleşme
şebekesiyle bağlantısının kesilmesine ilişkin düzenleme yapılmaktadır.
Maddeye eklenen onuncu fikrayla, işletmecilerin gerçek veya tüzel bir kişi adına
açılabilecek hat sayısına ilişkin Kurum tarafindan belirlenen sınırdan fazla abonelik kaydı
yapamayacakları hüküm altına alınmaktadır. Belirtmek gerekir ki maddenin mevcut sekizinci
fıkrası uyarınca Kurumun maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi
bulunmaktadır. Bu kapsamda halihazırda Kurum tarafından gerçek kişiler adına açılabilecek
hat sayısına ilişkin belirlenmiş bir sınırlama mevcuttur. Düzenlemeyle, Kurumun hem gerçek
hem de tüzel kişiler bakımından, açılabilecek hat sayısının sınırına ilişkin belirleme yetkisi daha
açık hale getirilmektedir. Buna ilave olarak Teklifle, 60 ıncı maddenin yedinci fikrasında
yapılması öngörülen düzenlemeyle Kurum tarafından belirlenecek sayıdan fazla hat açılması
durumunda işletmecilere hat başına idari para cezası verilmesi sağlanarak getirilen
düzenlemenin etkinliği artırılmaktadır.
Maddeye eklenen onbirinci fikrayla, Kurum tarafından belirlenecek süre içinde aynı
cihazda kullanılabilecek hat sayısına sınır getirilmektedir. Böylelikle, birçok mobil iletişim
hattının aynı anda veya ardı ardına takılabildiği telefon, sim box ve benzeri cihazların
kullanılması suretiyle işlenen dolandırıcılık suçlarının önlenmesi amaçlanmaktadır.
Maddeye eklenen onikinci fikrayla, yabancı uyruklu gerçek kişilere ait mobil
haberleşme hatlarına özgü numara tahsis ve kullanımına ilişkin usul ve esasların Kurum
tarafından belirlenmesi sağlanmaktadır. Böylelikle, yabancı kişilere ait numara üzerinden
yapılan dolandırıcılık ve benzeri suçlarda kişilerin korunmasına yönelik farkındalık
oluşturulması amaçlanmaktadır. Kurum tarafından belirleme yapılırken yabancı kişinin hukuki
statüsü ile benzer haller dikkate alınabilecektir.
Maddenin son fikrasıyla, maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların Kurum
tarafından belirlenmesi bakımından ilgili bakanlıkların görüşünün alınması gerektiği hüküm
altına alınmaktadır.

MADDE 34- Maddeyle, 5809 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinde düzenleme
yapılmaktadır.
Maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle, işletmecilerin yükümlülüklerini yerine
getirmedikleri durumlarda uygulanabilecek idari para cezası tutarına yönelik belirlilik
sağlanmakta ve uygulanacak idari para cezasına ilişkin alt sınır getirilmektedir.
Teklifle Kanunun 50 nci maddesinde abonelik kayıtlarının yapılmasına, hat sayısı
sınırlamasına, periyodik zamanlarda tüm abonelerin ölüm veya sınır dışı edilme gibi hallerle
aktifliğinin kontrol edilmesine ve Kurum tarafından belirlenecek süre içinde aynı telefonda
kullanılabilecek hat sayısına sınır getirilmesine ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Maddenin
yedinci fikrasında yapılan değişiklikle, bu düzenlemelere uyulmaması halinde işletmecilere,
Kurum tarafindan her bir hat veya cihaz başına idari para cezası verileceği hüküm altına
alınmaktadır.
Maddenin dokuzuncu fikrasında yapılan değişiklikle, işletmecinin tüketicilerden haksıZ
olarak ücret tahsil ettiğinin tespiti hâlinde, işletmecinin bu tutarları tahsilat tarihinden iade
edildiği tarihe kadar 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci
maddesine göre hesaplanacak tutarla birlikte tüketicilere iade etmesine dair düzenleme
getirilmektedir. Bu sayede tüketici hak ve menfaatlerinin korunmasına katkı sağlanması
amaçlanmaktadır.
Maddeye eklenen onsekizinci fıkrayla, Türk Ceza Kanununda yer alan nitelikli hırsızlık,
dolandırıcılık ve banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçlarında kullanıldığı tespit
edilen mobil haberleşme hattının bağlantısının, yürütülen soruşturma kapsamında hâkim kararı
veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri üzerine mobil
haberleşme hizmeti sunan işletmeciler tarafından kesilmesine yönelik düzenleme
yapılmaktadır. Böylelikle suçta kullanılan mobil haberleşme hatlarının elektronik
haberleşmesinin kesilmesiyle bu suçlardan daha fazla kişinin mağdur olmasının önüne
geçilmesi ve bu suçlarla etkin mücadele edilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca, ilgili hattın
haberleşmesinin kesilmesine dair yargı mercii kararlarının uygulanmaması halinde Cumhuriyet
savcısı tarafından ilgili işletmeciye idari para cezası verileceği hüküm altına alınmaktadır.
Maddeye eklenen ondokuzuncu fikrayla, soruşturma ve kovuşturma aşamasında
Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından işletmecilerden talep edilen bilgi veya
belgenin on gün içinde fiziki veya elektronik ortamda gönderilmesinin zorunlu olduğu, istenilen
bilgi veya belgenin gönderilmemesi ya da eksik gönderilmesi durumunda Cumhuriyet savcısı
tarafından ilgili işletmeciye idari para cezası uygulanacağı hükme bağlanmaktadır. Böylelikle
yargı makamları tarafından yapılan taleplerin sürüncemede kalmasının önlenmesi ile
yargılamaların daha hızlı sonuçlanması amaçlanmaktadır. Belirtmek gerekir ki, söz konusu
idari yaptırım kararı, her bir talep için ayrı ayrı uygulanacaktır.

MADDE 35- Son yıllarda sahte veya açık hatların suçun işlenmesinde yoğun olarak
kullanılmasında; mobil hatların yabancı uyruklu kişiler adına tesis edilmesinin, bu hatların
verilmesinde biyometrik yöntemlerin kullanılmamasının ve yabancı uyruklu kişilerin sahip
olduğu kimlik belgelerinin elektronik kimlik doğrulama kabiliyetini haiz olmamasının etkili
olduğu adli ve idari makamlarca tespit edilmiştir.
Maddenin birinci ve ikinci fıkralarında yapılan düzenlemeyle, yabancı uyruklu gerçek
kişilere ait abonelik kayıtlarının bu maddeyi ihdas eden Kanunla 50 nci maddede yapılan
değişikliklere uygun hale getirilmesi amacıyla yabancıların aboneliklerini güncellemeleri
zorunlu hale getirilmektedir. Abonelik bilgilerini güncellemek için ilgili işletmeciye
başvurmayan veya kimliği teyit edilemeyen yabancı uyruklu gerçek kişilere ait mobil
haberleşme hatlarının elektronik haberleşme şebekesiyle bağlantısı, abonelere verilen başvuru
süresinin bitiminden itibaren bir ay içinde ilgili işletmeci tarafından kesilecektir.
Maddenin üçüncü fıkrasıyla, Kurum ve işletmeciler tarafından gerekli teknik altyapının
oluşturulabilmesi amacıyla birinci fıkra ve bu maddeyi ihdas eden Kanunla 50 nci maddeye
eklenen sekizinci, dokuzuncu, onuncu, onbirinci ve onikinci fıkraların, Kanunun yayımından
itibaren altı ay sonra yürürlüğe girmesi sağlanmaktadır.
Maddenin dördüncü fıkrasıyla Kurumun, açılabilecek hat sayısı sınırı ile aynı cihazla
belirli süre içinde kullanılabilecek hat sayısını ve yabancı uyruklu kişilere özgü numara tahsisi
ve kullanımına ilişkin usul ve esasları bu Kanunun yayımından itibaren altı ay içinde
belirleyeceğine dair hüküm getirilmektedir.
Maddenin beşinci fıkrasıyla, adına Kurumun belirlediği sayıdan fazla aboneliği bulunan
gerçek veya tüzel kişilere, bu Kanunla getirilen düzenlemelere uyum sağlaması için dördüncü
fıkra uyarınca Kurum tarafından yapılacak belirleme tarihinden itibaren altı ay süre
tanınmaktadır. Bu süre Kurum tarafından altı ay daha uzatılabilecektir. Süresi içinde
yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişilere ait fazla hatların elektronik haberleşme şebekesiyle
bağlantısının, en eski tarihli abonelikler korunmak suretiyle ilgili işletmeci tarafından kesilmesi
sağlanmaktadır.
Maddenin altıncı fıkrasıyla, birinci, ikinci ve beşinci fıkralarda belirlenen
yükümlülükleri yerine getirmeyen ilgili işletmecilere Kurum tarafından her bir mobil hat
aboneliği başına idari para cezası verilmesi amaçlanmaktadır.
Maddenin yedinci fikrasıyla, bu maddenin beşinci fıkrası hükümlerinin uygulanması
nedeniyle mobil haberleşme hatlarının devri veya kapatılması halinde vergi, resim, harç, cezai
şart, cayma bedeli ve benzeri yükümlülüklerin uygulanmayacağına dair hüküm getirilmektedir.
Bu fıkra hükmü aynı hat bakımından ancak bir kez uygulanacaktır.
Maddenin sekizinci fikrasıyla, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların
Kurum tarafından belirlenmesi öngörülmektedir.
Yapılan bu düzenlemelerle, yabancı uyruklu kişiler adına çıkartılmış abonelik
kayıtlarının revize edilerek denetim altına alınması, bu kişilerin yanlış ve eksik abonelik
kayıtlarının güncellenmesi, yabancılar ve gerçek veya tüzel kişiler adına çıkartılan ve hat
sınırlaması kapsamında kalmayan hatların kapatılması suretiyle bu hatlar aracılığıyla suç
işlenmesinin önlenmesi amaçlanmaktadır.

MADDE 36- Maddeyle, 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri,
Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanunun 12 nci maddesinin
üçüncü fikrasında değişiklik yapılmaktadır.
ödeme Düzenlemeyle, hizmetleri sözleşmesi kurulurken müşterinin kullanacağı
kimliğin biyometrik yöntemlerle veya elektronik kimlik doğrulama kabiliyetini haiz kimlik
belgeleriyle doğrulanması sağlanmaktadır. Böylelikle, ödeme hizmetlerinde işlem güvenliğinin
artırılması ile suç ve suçlulukla daha etkin mücadele edilmesi ve kişilerin mağduriyetinin
önlenmesi amaçlanmaktadır.
MADDE 37- Yürürlük maddesidir.
MADDE 38- Yürütme maddesidir.

Kanun teklifinin PDF hali için TIKLAYIN

SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK?

Kanun teklifi Adalet Komisyonu'nda görüşülecek ve daha sonra genel kurula sevk edilecek. Aralık ayında kanun teklifinin geçmesi bekleniyor. Tahliyeler Aralık ortasında başlayacak.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.