Ahmet Davutoğlu: Keşke Ak Parti beni kaybetmeseydi

Ahmet Davutoğlu: Keşke Ak Parti beni kaybetmeseydi
Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, gündeme dair haberlerle ilgili açıklama yaptı. İşte haberin detayları...

Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, Habertürk TV’de Faruk Aksoy’un sorularını yanıtladı. Yakın zamanda gerçekleştirdiği Kuzey Irak ziyaretine ilişkin konuşan Davutoğlu, Süleymaniye ve Erbil’de birçok görüşme yaptığını belirterek bölgedeki yetkililerle terörle mücadele ve bölgesel işbirliği konularını görüştüklerini söyledi.

Davutoğlu, AK Parti ile yaşadığı ayrılık sürecine dair yaptığı açıklamada partinin ilkelerine sadık kalması halinde bugün yüzde 60’ın üzerinde bir destekle iktidarda olabileceğini ifade etti. Kendi siyasi duruşunu ve ilkelerini asla taviz vermeden koruduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Keşke AK Parti beni kaybetmeseydi, keşke AK Parti ilkelerine sadık kalsaydı. Keşke siyasi ahlak uyarılarımı dinleseydi şu anda yüzde 60'larda iktidarda olurdu" diye konuştu.

Davutoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle;

“GÜNDE 15 GÖRÜŞME YAPTIK”

Aylar öncesinden Süleymaniye'de foruma davet edilmiştim. Celal Talabani'nin oğlu davet etmişti. Süleymaniye'ye 10 yıl sonra ilk kez gidiyorum. Bir Türk yetkili olarak bu bölgeye gittiğimde her zaman bize gönülden bağlı olan Türkmen, Kürt, Arap unsurlarının hepsiyle görüşürüm. Öylesine büyük bir ilgiyle karşılandık ki, herkes o kadar çok görüşme talebinde bulundu ki, neredeyse günde 15 görüşme yaptık. Bölgede Türkiye'deki son gelişmeler merek ediyor.

"EN ÇOK SORULAN SORU TERÖRSÜZ TÜRKİYE"

Kerkük ve Musul, doğal kaynaklar açısından son derece zengin bölgeler. Ancak özellikle Musul, kaynaklarına rağmen geri kalmış durumda. Türkmenler ve Arapların yoğun yaşadığı bu bölgede ekonomik kalkınma yeterince sağlanamamış, yönetimsel eksiklikler göze çarpıyor. Buna karşın bölgede güvenlik açısından olumlu gelişmeler yaşanıyor. Tel Afer’e gece geç saatlerde gittim ve burada Şii ile Sünni Türkmenler arasında bir uzlaşma çabası dikkat çekiyor. Erbil’de ise Mesud Barzani ve Neçirvan Barzani ile görüşmelerimde terörün olmadığı bir bölge vizyonunu konuştuk. Terörün bir bölgeden tamamen yok edilmesi neredeyse imkânsız, çünkü başka bir alandan etkisi sürüyor. En çok sorulan soru ise “Terörsüz bir Türkiye mümkün mü?” oldu.

Bu konuda hemen hemen herkes ortak görüşte. Sürecin başarıya ulaşmasını isteyen büyük bir kesim var. PKK, sadece Türkiye için değil, Kuzey Irak bölgesi için de ciddi bir tehdit oluşturuyor. Erbil’deki KDP yetkilileri, Mesud Barzani ve Neçirvan Barzani ile uzun süredir beraber çalışıyoruz ve Erbil yönetimi bu sürece daha güçlü destek veriyor. Süleymaniye’de ise destek var, ancak KYB’nin Türkiye ile ilişkileri zaman zaman gerilimli seyrediyor. Süleymaniye’nin en büyük beklentisi ise Türkiye’nin hava trafiğini buraya yeniden açması. Ben de bu talebi Türkiye’de gündeme getireceğimi ilettim.

"ERDOĞAN'A VE BAHÇELİ'YE RAPOR SUNACAĞIM"

Bu meselelerle ilgili düşüncelerimi hem Cumhurbaşkanı hem de MHP Genel Başkanı Bahçeli’ye rapor olarak sunmayı planlıyorum. Bölgede doğmuş biri olarak, bu konuda doğal ve tarihi bir sorumluluğum var. Tel Afer’e uzun yıllardır kimse gitmemiş, ben oraya da giderek tarihi sorumluluğumu yerine getirdim. Kerkük, Süleymaniye ve Erbil’i ziyaret ettim. Türkmenlerin sembolü sayılan Altınköprü’ye de uğradım. Erbil’den Musul’a, Musul’dan Tel Afer’e kadar uzanan bu ziyaretlerde bölgedeki Türkmen, Kürt ve Arap toplumlarıyla olan ilişkilerimiz güçlü. Eski Dışişleri Bakanı sıfatıyla burada tanınıyorum. DEAŞ Erbil kapısına dayandığında sayın Mesud Barzani gece yarısı beni arayarak bölgedeki dayanışmanın önemini göstermişti. Her köyde, her ailede ve her aşirette tarihi ve insani bağlarımız devam ediyor.

"EN BÜYÜK ENDİŞE SURİYE’DE OTONOM BİR BÖLGENİN KURULUP KURULMAYACAĞI"

Suriye’de Şam yönetimi ile bölgedeki Kürtler arasında bir işleyişin kurulması gerekiyor. YPG ve Suriye Kürtlerinin sisteme entegre edilmesi şart. Kürtlerin Suriye yönetimine katılması önemli bir adım. Mesud Barzani’nin de sıkça vurguladığı gibi, Kürt meselesinin Irak, Türkiye ve Suriye’deki çözümleri birbirinden farklıdır. Şu an en çok dile getirilen endişe, Suriye’de otonom bir bölgenin kurulup kurulmayacağıdır. Barzani, Suriye’nin Irak’taki gibi bir çözüm yaşayamayacağını net bir şekilde PYD tarafına ilettiğini söylüyor. Türkiye’de Kürtler ve Türkler iç içe, entegre olmuş durumda.

"BAHÇELİ’YE İKİ KEZ MEKTUP GÖNDERDİM"

Sayın Bahçeli bana yıllarca “Serok Ahmet” diye takılmıştı, bu siyasetin doğal bir parçası, ben bunu sorun etmem. Süreç başladığında kendisine iki kere mektup yazdım. İlk mektuptan sonra kısa süre içinde aradı ve “Sayın Başbakanım, kanaatlerinize tamamen katılıyorum” dedi. Devlet yönetiminde önceliğim, milletimizin huzuru ve devletimizin bekasının sağlanmasıdır.

"SÜREÇ İÇİNDE OLSAYDIM İLK ADIMIM..."

Devlet kurumlarımızın görev başında olduğuna inanıyorum. Sürecin içinde olsaydım, Irak merkezi hükümeti, bölgesel Kürdistan yönetimi ve Türkiye’nin istihbarat birimlerinden oluşan ortak bir komisyon kurardım. PKK’nın silah bırakması töreni şeklinde sembolik değil, gerçek ve kalıcı bir silahsızlanma süreci olması şarttır. Silahların Kandil’den İran tarafına kaçırılıp gerektiğinde tekrar kullanılacak şekilde saklanması kabul edilemez. Bu silahların belirli bir süre içinde tamamen tasfiye edilmesi gerekir. Aldığım izlenimler PKK’nın hareket alanının oldukça daraldığı yönünde. 2015-16 yıllarında şehirlerdeki yapıları büyük ölçüde yok edildi, dağlardaki etkisi kademeli olarak azaldı. Kilit Pençe harekâtı ile Kuzey Irak’taki etkinliği kırıldı. Ancak terörün doğası gereği, küçük bir hücre dahi kalsa yeniden ortaya çıkabiliyor.

"BÜTÜN PARTİLER TEMSİL EDİLMELİ"

3 hafta önce TBMM Grup toplantısında 9 maddelik yol haritası açıkladım. Bir tanesi de TBMM'de komisyon kurulmasıydı. Komisyon kurulması kararı doğrudur. 100 kişilik komisyonun çalışması zorluk getirebilir. Bütün partilerin temsil edilmesi fikri doğrudur. Bunun formülü bulunur. Pratik olmak lazım. O komisyonda tek sakınca olabilecek husus, kamuoyumuz meraklıdır. Komisyon olacaksa basına açık olmaması lazım, mutlak mahremiyette olması lazım. Bu sürece muhalefet edenler komisyonda dile getirdik diye sert dil kullanabilirler. İktidar yanlıları bu işte kararlıyız diye muhalefeti rencide edebilecek şeyler söyleyebilirler.

"BENİ DİNLESELERDİ..."

Ben eskiden beri de Gelecek Partisi'nin kuruluş bildirgesinde de var, Türkiye'nin kamil ve gerçek parlamenter sisteme dönmesi lazım. Her anayasa tartışmasını siyasi gündemin tartışması haline getirmemesi lazım. Anayasa tartışması bir sonraki seçimde iktidarın kim olacağı üzerine değil de gerçek parlamenter demokrasi sistem için olursa hayır demeyiz. Keşke AK Parti beni kaybetmeseydi, keşke AK Parti ilkelerine sadık kalsaydı. Keşke siyasi ahlak uyarılarımı dinleseydi şu anda yüzde 60'larda iktidarda olurdu. Ben AK Parti'yi 49,5'la bıraktım. Ben AK Parti kitlelerin içinden çıktım, o kitlelerin içinden kopmadım. Devlet menfaatı gerektirdiğinde herkesle konuşur ama ilkeleriden asla taviz vermem."

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.