Fatih Karahan, 2025, 2026, 2027 yıl sonu enflasyon beklentilerini açıkladı
Merkez Bankası enflasyon beklentilerini açıkladı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 2025, 2026 ve 2027 yıl sonu enflasyon beklentilerini açıkladı.
Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan yaptığı son dakika açıklamasında konu ile ilgili şu ifadeleri kullandı:
Enflasyon Raporumuzun ana mesajlarını paylaşmak üzere düzenlediğimiz basın toplantısına hoş geldiniz.
Bugün aynı zamanda Finansal Okuryazarlık Günü.
Biz de fiyat istikrarının önemine ve merkez bankacılığına yönelik bilgi ve farkındalığı artırmak için çalışmalar yürütüyoruz. “Merkezin Güncesi” ve “Herkes için Ekonomi” gibi platformlarla finansal okuryazarlığa katkıda bulunuyoruz.
Değerli Konuklar,
Sıkı para politikamızın sonuçlarını kademeli bir şekilde almaya devam ediyoruz.
Talepte oluşan dengelenmenin eşliğinde, 2024 yılı haziran ayından bu yana dezenflasyon süreci kesintisiz bir şekilde devam ediyor. Geldiğimiz noktada enflasyonun ana eğilimi geriledi. Hizmet enflasyonundaki düşüş belirginleşti, mal enflasyonu da düşük seviyelerde seyrediyor.
Öte yandan bu sürece, son dönemde belirsizliklerin de yoğunlaştığı bir tablo eşlik etti. Mart ve Nisan aylarında finansal piyasalarda yaşanan hareketlilik karşısında, TCMB olarak proaktif bir biçimde gerekli adımları attık. Önümüzdeki dönemde de para politikasındaki kararlı duruşumuzu sürdürerek, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde hareket edeceğiz.
Konuşmamın ilerleyen bölümlerinde, tüm bu unsurlar hakkında detaylı değerlendirmelerde bulunacağım.
Sunumumda ilk olarak küresel ekonomi, makroekonomik görünüm ve son dönem gelişmeler karşısında attığımız adımlara ilişkin değerlendirmelerimizi paylaşacağım. Daha sonra orta vadeli tahminlerimizi sunacağım. Sunum sonrasında ise Başkan Yardımcılarımızla birlikte sizlerin sorularını yanıtlayacağız.
Her zaman olduğu gibi bu Raporumuzda da, öne çıkan konulara ve tematik analizlerimize kutu çalışmalarıyla yer verdiğimizi hatırlatmak isterim.
Değerli Konuklar,
Konuşmama son dönemde öne çıkan küresel ekonomik gelişmeler ile devam ediyorum.
Sizlerin de yakından takip ettiği üzere, küresel çapta önemli değişimlere şahit oluyoruz. 2 Nisan’da ABD tarafından geniş kapsamlı bir gümrük vergisi paketi açıklandı. Duyuru öncesinde sektörel ya da bölgesel olacağı düşünülen bu vergilerin, 180’den fazla ülkeyi kapsayacak şekilde tasarlandığını gördük.
Öte yandan, son haftalarda yapılan ikili görüşme ve ertelemeler küresel ticaret ile ilgili gerilimi bir miktar azalttı.
Grafikteki taralı alanlar, 2017-2020 arası ve 2025’e ait tarife adımlarının atıldığı ve belirsizliğin tırmanışa geçtiği dönemleri gösteriyor.
Son dönemdeki yumuşamaya rağmen, küresel ticaret ve ekonomi politikalarına dair belirsizlik yüksek seviyelerini koruyor.
Bu belirsizliklerle, küresel büyüme üzerinde aşağı yönlü riskler artarken, enflasyon üzerinde ülkelere göre değişen olası etkiler söz konusu.
2 Nisan tarife adımlarıyla, beklenen oynaklığı ölçen VIX endeksinde keskin yükselişler görüldü.
Sonrasında, gelişmelere bağlı olarak endeksin kademeli düştüğünü ve 2025 yılı ilk çeyreğindeki ortalamasına yaklaştığını gözledik.
Bu süreçte ABD Dolar Endeksi ve küresel borsalarda iki yönlü keskin değişimler oldu.
Benzer şekilde, uzun vadeli tahvil faizlerinde de, haber akışına bağlı olarak dalgalanmalar gördük.
Finansal varlık fiyatlarındaki bu dalgalanmalar bilançolar üzerinden makro finansal riskleri artırıyor.
Açıklanan korumacı önlemlerin etkisiyle ABD başta olmak üzere tüm büyük ekonomilere dair büyüme beklentileri geriledi.
Bu durum, ülkemizin dış talebine dair beklentileri de olumsuz etkiliyor. Euro Bölgesi büyümesindeki değişimler bu anlamda özel bir öneme sahip. Örneğin, en önemli dış ticaret ortaklarımızdan Almanya’nın 2025 büyüme tahmini ekimdeki yüzde 0,7 seviyesinden mayısta 0’a güncellendi.
Bu doğrultuda, dış talep göstergemiz, 2025 yılında zayıflayan bir küresel büyümeye işaret ediyor.
Küresel büyümedeki zayıflama beklentisiyle, enerji emtia fiyatlarında -başta ham petrol ve doğalgaz olmak üzere- ilk etapta belirgin düşüşler gördük.
Mayıs ayında ise tekrar bir yükseliş oldu. Ancak fiyatlar, önceki Rapor döneminin altında kalmaya devam ediyor.
Enerji dışı emtia fiyatları ise önce bir düşüş yaşadıktan sonra altın ve diğer değerli metal fiyatları kaynaklı yükseldi.
Emtia fiyatları da finansal varlık fiyatlarına benzer şekilde, küresel ticaret politikalarına ilişkin haber akışıyla dalgalanmalar gösterebiliyor.
Son gelişmelerin enflasyon beklentileri üzerindeki etkileri ise ülkeden ülkeye farklılaşıyor.
Geçtiğimiz Rapor dönemiyle kıyaslandığında, özellikle gelişmiş ülkeler için 2025 yılı enflasyon beklentisinin bir miktar yükseldiğini görüyoruz.
Dolayısıyla, korumacı eğilimlerin artmasının küresel enflasyondaki düşüşü yavaşlatabileceği bekleniyor.
Öte yandan, tarifelerin etkilerine bağlı olarak, enflasyon-büyüme görünümünün eşanlı bozulduğu ekonomilerde politika ödünleşiminin artabileceğini değerlendiriyoruz.
Grafiklerde de görüldüğü üzere küresel piyasalarda, tarife adımları sonrası daha fazla faiz indirimi fiyatlanıyor.
Bununla birlikte, merkez bankaları, indirim süreçlerini temkinli sürdüreceklerini vurgulamaya devam ediyor.
Yurt içi görünüme geçmeden önce kısaca özetlemek gerekirse, küresel belirsizliğin 2 Nisan öncesi döneme göre halen yüksek seyrettiği bir ortamda ilerliyoruz.
MAKROEKONOMİK GÖRÜNÜM
Değerli Konuklar,
Şimdi sizlerle, yurt içi makroekonomik gelişmelere ilişkin tespitlerimizi paylaşmak istiyorum.
Sıkı para politikamız sonucunda, 2024 yılında talep kompozisyonunun belirgin şekilde dengelendiği bir süreç yaşadık. Yurt içi talebin büyümeye katkısı belirgin düşerken, net ihracatın pozitif katkısı ön plana çıktı.
Bununla birlikte, yılın son çeyreğinde iktisadi faaliyet toparlanma kaydetti.
Bu dönemde kampanyalar ve öne çekilen talebin etkisiyle, hanehalkının mal talebi güçlü seyretti. Böylece, özel tüketim çeyreklik olarak arttı.
Keza, 2024 yılının ikinci ve üçüncü çeyreklerinde gerileyen sanayi üretimi, yılın son çeyreğinde yeniden artışa geçti.
Sanayi üretimindeki bu artış 2025 yılı ilk çeyreğinde yavaşlamakla birlikte sürdü.
Hizmet üretim endeksi de 2024 yılının son çeyreğinde ılımlı bir toparlanma gösterdikten sonra 2025 yılının ilk çeyreğinde artışını devam ettirdi.
İlk çeyrekteki artış, “mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler” ile “bilgi ve iletişim” gibi hanehalkı talebi ile ilişkisi nispeten zayıf olan sektörler dışlandığında ise, daha düşük.
İmalat sanayinde kapasite kullanım oranları, geçmiş dönem ortalamasının altında seyrediyor.
İYA verileri, parasal sıkılaştırmanın etkisiyle iç talepte gerçekleşen dengelenme ile uyumlu. Nitekim, imalat sanayi firmalarının kayıtlı iç piyasa siparişlerinin geçmiş dönem ortalaması etrafında seyrettiğini görüyoruz.
İşgücü piyasasına bakıldığında, manşet işsizlik oranı düşüşünü sürdürmekle birlikte geniş tanımlı göstergeler yüksek seviyesini koruyor.
İlan başına başvurulara dair derlediğimiz veriler de artışa işaret ediyor. Burada geçmiş sıkılaştırma dönemlerine yaklaşan bir görünüm mevcut.
Bahsettiğim göstergelerle birlikte daha geniş bir veri setine baktığımızda, işgücü piyasasında sıkılığın, işsizlik oranının ima ettiğinden daha az olduğunu değerlendiriyoruz.
İlk çeyrekte, yurt içi talep ivme kaybetmekle birlikte öngörülenin bir miktar üzerinde seyretti.
Bu dönemde perakende satış hacim endeksinin artışı önceki çeyreğe kıyasla bir miktar yavaşladı. Mart ayı özelinde endeksin, geçtiğimiz yılın mayıs ayından bu yana ilk kez aylık bazda gerilediğini gördük.
Tüketimden ziyade bir değer biriktirme aracı olan kuyumculuk ürünlerini dışlayarak baktığımızda ise, çeyreklik artış eğiliminin daha ılımlı olduğunu görüyoruz.
Sağdaki grafikte ise hem perakende satış hacmine hem de hanehalkı nihai tüketimi içinde mallara yapılan harcamalara trendden arındırıp bakıyoruz.
Sıkılaştırma sonrasında mal tüketiminin, trendinin altına gerilediğini görüyoruz. Perakende satışlarda da ivme kaybı mevcut. Altın hariç olarak ise bu görünüm daha belirgin.
Kartla yapılan harcamalar, gerek ilk çeyrekte gerekse nisan ayında hanehalkı tüketiminde sınırlı bir artışa işaret ediyor.
Trendden sapmalara bakıldığında ise veriler hanehalkı tüketim harcamalarında ivme kaybının sürdüğünü ima ediyor.
Talebe ilişkin verilere bir bütün olarak baktığımızda ise talep koşullarının ilk çeyrekte enflasyonu düşürücü etkisinin azaldığını görüyoruz.
Farklı yöntemlerle hesapladığımız göstergelerin ortalaması, 2024 yılının ikinci yarısında negatif, bu yılın ilk çeyreğinde ise nötre yakın bir seviye ima ediyor.
Öte yandan, finansal koşullardaki sıkılaşma ve küresel gelişmelerin etkisiyle, talep koşullarının yılın ikinci çeyreğinden itibaren dezenflasyonist patikayla daha uyumlu hareket edeceğini öngörüyoruz.
Talep koşullarındaki gelişmelerin dezenflasyon sürecini olumsuz etkilemesi durumunda, gerekli önlemleri alacağımızı tekrar vurgulamak isterim.
İç talepteki dengelenmeyle uyumlu olarak, cari işlemler hesabında da belirgin bir iyileşme gerçekleşti.
2024 yılının son çeyreğinde, cari açığın millî gelire oranı yüzde 0,8 seviyesine geriledi.
2025 yılı için ise, cari açık üzerinde enerji ve emtia fiyatları kaynaklı aşağı yönlü, küresel talep kaynaklı yukarı yönlü riskler öne çıkıyor.
Zayıf seyreden küresel talebe ve son dönemde ticaret politikalarına ilişkin belirsizliklere rağmen, ihracatın ılımlı bir artışla gücünü koruduğunu görüyoruz.
İthalat tarafında ise, söz konusu belirsizliklere bağlı olarak talebin öne çekilmesinin de etkisiyle artış söz konusu.
Tahminlerimiz, 2025 yılında cari açığın milli gelire oranının, 2024 yılına kıyasla bir miktar daha yüksek olmakla birlikte, uzun dönem ortalamalarının altında kalacağına işaret ediyor.
Saygıdeğer Katılımcılar,
Yurt içi iktisadi faaliyete dair bu özetin ardından, şimdi enflasyon görünümüne ilişkin tespitlerimizi paylaşmak istiyorum.
Konuşmamın başında da belirttiğim gibi, 2024 haziran ayında başlayan dezenflasyon süreci kesintisiz bir şekilde devam ediyor.
Tüketici enflasyonu nisan ayında yüzde 37,9’a gerileyerek, 2024 mayıs ayındaki tepe noktasına kıyasla önemli bir düşüş gösterdi. Öncü veriler bu eğilimin, mayıs ayında da sürdüğüne işaret ediyor.
Son Rapor döneminden bu yana enflasyon, öngördüğümüz tahmin aralığının orta noktasının altında gerçekleşti. Bu gelişmede, özellikle yurt içi enerji fiyatlarında öngörülere kıyasla daha düşük seyrin ve Sağlık Uygulamaları Tebliği’ne yönelik düzenlemenin etkisi öne çıktı.
Bildiğiniz gibi, ana eğilim göstergeleri enflasyondaki gidişatı daha sağlıklı görebilmemizi sağlıyor.
Ana eğilim ocak ayındaki artışın ardından, şubat-mart döneminde önemli ölçüde yavaşladı. Nisan ayında ise finansal piyasalardaki gelişmelerin etkisiyle kısmi bir yükseliş izledik.
Öte yandan grafikte de görüldüğü gibi, üç aylık hareketli ortalamalarla incelendiğinde ana eğilimde belirgin bir değişiklik yok.
Bu noktada, mayıs ayı öncü verilerinin ana eğilimde nisan ayına kıyasla daha düşük bir seyre işaret ettiğini ekleyebilirim.
Geldiğimiz noktada TÜFE yıllık enflasyonu yüzde 37,9.
Ancak, gerek ana eğilim göstergelerinin ortalaması gerekse tahmin performansı görece iyi olan medyan enflasyon, yıllıklandırılmış ana eğilimin yüzde 30’un biraz üzerinde olduğunu ima ediyor. Bu da bize dezenflasyonun süreceğini gösteriyor.
Tüketici fiyat gelişmelerine alt gruplar bazında baktığımızda ise, mal enflasyonunun görece düşük seyrettiğini görüyoruz.
Temel mal enflasyonu, ilk çeyrekteki ılımlı seyir sonucunda yıllık bazda yüzde 20’ye geriledi. Finansal koşullara duyarlılığı yüksek olan dayanıklı tüketim mallarında ise yüzde 19 seviyesinde bir enflasyon söz konusu.
Mal enflasyonuna kıyasla kademeli gerçekleşse de hizmet enflasyonunda da yavaşlama eğilimi görüyoruz. Nitekim, son bir senede hizmet enflasyonu 40 puandan fazla geriledi.
Hizmet enflasyonuna yakından baktığımızda, geçmişe endeksleme eğilimi güçlü eğitim ve kira gibi kalemlerin bu grubu yukarı çektiğini görüyoruz.
Kira enflasyonu, deprem ve kentsel dönüşüm gibi konut sektörüne özgü unsurların da etkisiyle hizmet grubunun kalanına kıyasla belirgin bir atalet sergiliyor.
Diğer yandan, talep koşullarına duyarlılığı görece yüksek olan hizmet alt gruplarında daha ılımlı bir seyir izliyoruz.
Bir diğer önemli konu da, son dönem finansal piyasalardaki gelişmelerin fiyatlara yansıması.
Aylık bazda temel mal enflasyonunun nisan ayında yükseldiğini, hizmet enflasyonundaki artışın ise görece sınırlı olduğunu gördük.
Nitekim hizmet enflasyonu, ilk çeyrekte zamana bağlı fiyatlamaya tabi kalemlerin etkisiyle yükseldikten sonra, tekrar düşüş eğilimine girdi.
Aynı dönemde, kur gelişmelerine hassasiyeti yüksek olan dayanıklı tüketim malları gibi bazı temel mal kalemlerinde ise fiyat artışları güç kazandı. Euro dolar paritesindeki gelişmelerin de etkisiyle, bu dönemde özellikle otomobil fiyatlarının öne çıktığını görüyoruz.
Nitekim, enflasyonu ithal girdi yoğunluğu ayrımında incelediğimizde, ithal içeriği görece düşük kalemlerde enflasyonun yavaşlama eğilimini sürdürdüğünü, ithal içeriği yüksek kalemlerde ise kur gelişmelerinin etkisiyle fiyat artışlarının güçlendiğini görüyoruz.
Ancak, mevcut ve öncü veriler, döviz kuru geçişkenliğinin geçtiğimiz yıla göre azaldığını ve son dönemdeki döviz kuru gelişmelerinin enflasyona yansımasının sınırlı olduğunu gösteriyor.
Azalan KKM bakiyesi, finansal koşullardaki sıkılaşma ve küresel gelişmelerin etkisiyle talep koşullarının yılın kalanında daha ılımlı olacağını ve kur geçişkenliğini sınırlayacağını öngörüyoruz.
Buna ek olarak, emtia fiyatlarında küresel ticaret ve büyümeye yönelik kaygılarla yakın dönemde gözlenen düşüşün, -kalıcı olması durumunda- kur kaynaklı yukarı yönlü etkinin bir kısmını telafi edebileceğini değerlendiriyoruz.
Özellikle uluslararası ham petrol fiyatları, bir önceki Enflasyon Raporu’nda öngördüğümüz patikanın önemli ölçüde altına gerileyerek, TL cinsi ithalat fiyatlarının manşet enflasyona olan etkisini hafifletti.
Buna karşın, geçtiğimiz ay yurt genelinde gerçekleşen zirai don hadisesi önümüzdeki dönem için, başta meyve olmak üzere, işlenmemiş gıda fiyatları üzerinde yukarı yönlü riskleri artırdı.
Son yaşanan zirai don hadisesinden en çok etkilenen 16 ürünün tüketici sepetindeki payı yüzde 1,5 civarında.
Mevcut ve öncü veriler, henüz gıda fiyatlarına yansıyan olumsuz bir görünüm olmadığına işaret etse de, bu gelişmenin önümüzdeki dönemde gıda enflasyonu üzerindeki baskıları artırabileceğini değerlendiriyoruz.
Her zaman vurguladığımız gibi, dezenflasyon sürecinde, enflasyon beklentileri ve firmaların fiyatlama davranışlarının seyri de büyük önem arz ediyor.
Grafikte 12 ay sonrası için beklentileri görüyorsunuz. Bildiğiniz üzere, alınan politika tedbirleri ve manşet enflasyondaki düşüşü takiben, enflasyon beklentileri sektörel farklılık göstermekle birlikte belirgin bir gerileme eğilimine girmişti.
Son dönemde finansal piyasalarda yaşanan gelişmelerin etkisiyle nisan ayında enflasyon beklentilerindeki iyileşme duraksadı.
Yıl sonu beklentileri bağlamında ise piyasa katılımcılarının beklentisinin yüzde 30 seviyesine yükseldiğini görüyoruz.
Bu çerçevede, enflasyon beklentileri dezenflasyon patikamızın üzerinde seyretmeye devam ediyor. Bu görünüm para politikasındaki sıkı ve kararlı duruşumuzu korumayı gerekli kılıyor.
PARA POLİTİKASI
Saygıdeğer Katılımcılar,
Konuşmamın bu bölümünde ise, sizlere son dönem piyasa gelişmeleri ve para politikası duruşumuz hakkında bilgi vereceğim.
Bilindiği üzere mart ayının ikinci yarısında, finansal piyasalarda riskten kaçınma davranışı kaynaklı oynaklıklar gördük.
Akabinde, 2 Nisan’da açıklanan ek gümrük tarifelerinin beklentilerin çok üzerinde olması ise küresel piyasalarda oynaklığı artırdı.
İlk günden itibaren, finansal piyasalarda yaşanan gelişmelerin enflasyon görünümü açısından oluşturabileceği riskleri değerlendirerek sıkı parasal duruşu güçlendirici adımlar attık.
Bu adımları üç başlıkta ele alabiliriz: TL’nin fonlama maliyetlerini artırıcı adımlar, likidite adımları ve döviz talebini sınırlayıcı adımlar.
Fonlama maliyeti ile başlamak gerekirse, öncelikle 20 Mart tarihinde Ara Toplantı düzenledik. Bu toplantıda, oynaklığın geçici olabileceğini değerlendirerek Merkez Bankası gecelik borç verme faiz oranını yüzde 44’ten 46’ya yükselttik. Bir hafta vadeli repo ihalelerine ise bir süreliğine ara verdik.
2 Nisan sonrasında küresel finansal piyasalarda artan oynaklığın enflasyon görünümünde kalıcı riskler yaratabileceğini öngörerek 17 Nisan toplantısında politika faizini yüzde 42,5’ten 46’ya yükselttik.
Ayrıca, gecelik vadeli borç verme faiz oranını 49’a, borçlanma faiz oranını ise 44,5’e yükselttik.
Likidite yönetimi kapsamında ise TL depo ihalelerinin vadelerini uzattık. Ayrıca, likidite araçlarımızın çeşitliliğini artırarak kısa vadeli likidite senetleri ihraç etmeye başladık.
Son olarak döviz talebini sınırlamaya yönelik attığımız adımlar geliyor. Bu çerçevede, TCMB nezdinde TL uzlaşmalı vadeli döviz satım işlemlerine başladık.
Bunlara ek olarak, ilgili dönemde para piyasası fonlarından çıkışların yaratabileceği dolarizasyon risklerini ve faiz oynaklıklarını engellemek için DİBS alımları gerçekleştirdik.
Mart ayının ikinci yarısında finansal piyasalarda yaşanan oynaklık finansal varlıklarda değer kayıplarına neden oldu ve TL varlıklardan çıkış gözlendi.
Bu dönemde TL mevduata yönelim devam ederken, söz konusu çıkış para piyasası fonları kaynaklı oldu.
Piyasadaki oynaklığın azalması ve aldığımız tedbirlerin etkisiyle yatırımcıların TL’ye yönelik risk algısında toparlanma oldu. Nisan ayından itibaren para piyasası fonlarında sınırlı bir yükseliş görüyoruz.
Mart ayında yaşanan oynaklıkta 21 Mart haftasında hanehalkı YP mevduat talebi hızlı bir şekilde artmıştır.
20 Mart tarihli ara PPK toplantı kararının ardından söz konusu talep sınırlanmış, 17 Nisan tarihli PPK toplantı kararı ile de YP mevduatta azalma tekrar belirginleşmiştir.
Özetlemek gerekirse; finansal piyasalardaki gelişmelerin makroekonomik görünümü bozmaması için gerekli önlemleri hızlı bir biçimde aldık.
Ve bu adımların katkısıyla, oynaklık giderek azaldı.
Piyasaların etkin işleyişinin sürmesi amacıyla, tüm para politikası araçlarını, proaktif bir yaklaşımla ve kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz.
Bu noktada sizlerle, para politikamızın aktarımında kritik rol oynayan finansal koşullara dair son gelişmeleri paylaşmak isterim.
Bileşik bazda mevduat ve ticari kredi faizleri yaklaşık yüzde 60, tüketici kredisi faizleri ise yüzde 70 civarında oluşuyor.
Yaptığımız faiz artışları, mevduat ve kredi fiyatlamalarına beklentilerimiz ölçüsünde yansıdı.
Para politikası duruşumuz ve makroihtiyati çerçeve sayesinde mevduat faizlerinin seviyesi, TL’ye geçişi ve tasarrufları destekliyor.
Kredilere bakacak olursak, nisan ayında dönemsel etkilerin de katkısıyla tüketici kredilerinde bir miktar hızlanma gözlemlemiştik.
Diğer taraftan, mayıs ayının ilk yarısına ilişkin veriler, kredi büyümesinde haftalık bazda yeniden bir yavaşlamaya işaret ediyor.
Tüketici kredilerinin, iç talepteki dengelenmeyi destekleyecek bir hızda ilerlemesi büyük önem taşımakta.
Bu doğrultuda, tüketici kredilerinin ılımlı ve kontrollü bir patikada sürmesini temin etmek için elimizdeki tüm araçları kullanmaya devam edeceğiz.
TL ticari kredi büyümesi, aylık büyüme sınırları ve kredi talebiyle uyumlu bir seyirde ilerliyor.
Diğer taraftan, parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmek amacıyla yabancı para kredilerdeki aylık büyüme sınırını, mart ayında yüzde 0,5 seviyesine indirdik ve istisnaların kapsamını daralttık.
Bu değişiklik sonrasında yabancı para kredilerdeki büyüme, hedeflerle uyumlu bir patikada seyretmekte.
Mevduat tarafındaysa, KKM hesaplarının toplamı 2023 ağustos ayında 140 milyar doların üzerine yükselmişti. Mevcut durumda bakiye 17 milyar dolara geriledi.
Şubat ayında da tüzel kişi KKM hesapları için yeni açılış ve yenilemeleri sonlandırdık.
KKM bakiyesindeki azalışı, finansal istikrar üzerinde risk oluşturmadan ve Türk lirası cinsi mevduatı önceleyerek sağladık.
KKM bakiyesinin azalması Türk lirası mevduat payını artırarak parasal aktarım mekanizmasını güçlendiriyor ve merkez bankası bilançosu üzerindeki riskleri azaltıyor.
Son dönemde finansal piyasalardaki oynaklıklar TL payında bir geri çekilmeye yol açsa da atılan adımların etkisiyle bu düşüş sınırlı kaldı ve Nisan ortasından itibaren eğilim tekrar yataya döndü.
Nitekim Türk lirası mevduatın payı yüzde 58 ile tarihsel ortalamasına yakın bir seviyede ilerliyor. Yatırım fonlarını da dahil ettiğimizde bu görünüm değişmemekte.
Ocak ayından itibaren belirginleşen dezenflasyon süreciyle birlikte Türkiye’ye yönelik sermaye girişleri pozitif ayrışmıştı.
Bununla birlikte, finansal piyasalarda son dönemde yaşanan gelişmeler ve azalan risk iştahıyla, gelişmekte olan ülkelerden ve Türkiye’den sermaye çıkışları belirginleşti.
Mart ayının ikinci yarısından sonra Türkiye’den çıkışların tarife adımlarının açıklanmasıyla hızlandığını görüyoruz.
Diğer yandan, son haftalarda gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye’ye yönelik sermaye akımlarında çıkışların durduğu ve ılımlı bir sermaye girişi yaşandığı dikkat çekiyor.
Brüt rezervler, bu yıl mart ayı ortasında, geçen yıl mart ayındaki 124 milyar dolar seviyesinden 171 milyar dolar seviyesine ulaşırken, swap hariç net rezervler ise, bu dönemde -65 milyar dolardan 66 milyar dolara yükselmişti.
2 Mayıs itibarıyla 139 milyar dolara gerileyen brüt rezervler, sonrasında tekrar artarak 16 Mayıs’ta 146 milyar dolara ulaştı. Swap hariç net rezervler ise bu dönemde 14 milyar dolara geriledikten sonra 21 milyar dolara yükseldi.
ORTA VADELİ TAHMİNLER
Değerli Katılımcılar,
Şimdiye kadar özetlediğim ve tahminlerimizin arka planını ortaya koyan iktisadi görünümün ardından sizlerle orta vadeli tahminlerimizi paylaşacağım.
Konuşmamın başında da belirttiğim gibi son dönemde küresel ticarette artan korumacı eğilimler, küresel büyüme görünümü üzerinde aşağı yönlü riskleri artırdı. Bu nedenle tahminlerimizi oluştururken baz aldığımız dış talebe ilişkin varsayımlarımızı belirgin şekilde aşağı yönlü güncelledik.
Bu görünümle uyumlu olarak ham petrol ve ithalat fiyatları varsayımlarımızı da 2025 ve 2026 yılları için aşağı çektik.
Gıda fiyatları varsayımımızı ise işlenmemiş gıda enflasyonu kaynaklı olarak 2025 yılı için yukarı yönlü güncelledik.
Orta vadeli tahminlerimizi oluştururken, enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir iyileşme sağlanana kadar, para politikasındaki sıkı duruşu sürdüreceğimizi esas aldık. Ayrıca, ekonomi politikalarındaki eşgüdümün de artarak devam edeceğini tahminlerimize yansıttık.
Bu çerçevede, bir önceki Rapor dönemiyle aynı şekilde, 2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 24 seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. 2026 yıl sonu için yüzde 12 olan enflasyon tahminimizi de koruduk.
Enflasyonun 2027 yılında yüzde 8’e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 seviyesinde istikrar kazanmasını hedefliyoruz.
Yıl sonunun yaklaşması nedeniyle, 2025 tahmin aralığının mekanik olarak daralması gerekirdi. Ancak, son dönem artan belirsizlikler nedeniyle, tahmin aralığımızı yüzde 19 ile 29 olarak koruduk. Tahmin aralığı 2026 yıl sonu için ise yüzde 6 ve 18’e karşılık gelmektedir.
2025 yılındaki tahmin güncellemesinde, yukarı ve aşağı yönlü etkiler birbirini dengeledi.
Burada öne çıkan unsurlardan biri gıda fiyatları varsayımımızda işlenmemiş gıda kaynaklı yaptığımız artış oldu. Bu değişiklik, bir önceki tahminimizi 0,5 puan yukarı çekti.
Çıktı açığının son dönemde öngörülerimizin üzerinde seyretmesine rağmen, yaptığımız sıkılaşma sayesinde bu sapmanın net etkisi 0,3 puan ile sınırlı kaldı.
Petrol ve ithalat fiyatları varsayımındaki düşüşe karşın, sepet kur gelişmeleri kaynaklı olarak Türk lirası cinsi ithalat fiyatı varsayımındaki güncelleme ise enflasyon tahminini 0,1 puan yükseltti.
Başlangıç koşulları ve ana eğilim de enflasyon tahminini 0,1 puan yukarı yönlü etkiledi.
Öte yandan, sağlık muayene katılım paylarında şubat ayında yapılan indirimin etkisiyle, yönetilen ve yönlendirilen fiyatlardan kaynaklanan 1,0 puanlık bir aşağı yönlü güncelleme oldu.
Bir kez daha vurgulamak isterim ki, son dönemde uyguladığımız politikalarla enflasyon görünümünde ciddi bir bozulma yaşanmasının önüne geçtik.
Revizyona konu olan tüm gelişmeleri ve unsurları izlemeye devam edeceğiz. Bu süreçte, para politikasında aldığımız önlemler sayesinde yurt içi talebin zayıflamaya devam etmesi bizim için en kritik hususlardan biri. Diğer taraftan, belirsizliklerin geçmiş döneme göre daha yüksek olduğunu da göz önünde bulundurarak ihtiyatlı ve sıkı para politikası duruşumuzdan taviz vermeyeceğiz.
Temkinli duruşumuzun sürmesiyle, enflasyonun önümüzdeki dönemde istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz. Nitekim para politikasındaki kararlı duruşumuz; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla dezenflasyon sürecini güçlendirmeye devam edecek.
Beklentilerin tekrar düşüş eğilimine girmesi ve hizmet enflasyonundaki düşüşün devam etmesiyle, enflasyon ana eğilimindeki gerileme 2025 yılının kalanında da sürecek. Para ve maliye politikalarının artan eşgüdümü de bu sürece katkı sağlayacak.
Özetlemek gerekirse; para politikasındaki sıkı duruşumuzu, enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceğiz.
Politika faizini, öngördüğümüz dezenflasyon sürecinin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirliyoruz. Bu süreçte enflasyon gerçekleşmelerini, ana eğilimi ve enflasyon beklentilerini göz önünde bulunduruyoruz.
Politika faizine ilişkin atılacak adımları enflasyon görünümü odaklı, ihtiyatlı ve toplantı bazlı bir yaklaşımla alıyoruz. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörmemiz durumunda, para politikası duruşumuzu sıkılaştırmak için her zaman hazırız.
Saygıdeğer Katılımcılar,
Bu toplantımızda da yeniden altını çizmek isterim ki; fiyat istikrarı, sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refah artışı için ön koşuldur.
Dezenflasyon sürecinde, enflasyonu belirlediğimiz ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz.
Değerli Katılımcılar,
Konuşmama son verirken, Rapor sürecindeki emekleri için başta Para Politikası Kurulu üyelerimiz, Başdanışmanlarımız ile Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğü çalışanlarımıza ve bilgilendirme toplantımızın hazırlıklarında görev alan tüm çalışma arkadaşlarıma huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Ekonomi politikalarındaki eş güdüm artacak.
Bir önceki rapor ile aynı seviyede 2025 yıl sonu enflasyonu beklentisi yüzde 24 seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz.
2026 yıl sonu için yüzde 12 olan tahmini koruyoruz.
2027 yıl sonu yüzde 8'e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 seviyesinde istikrar sağlamasını bekliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.