HAK-İŞ emekli maaşlarıyla ilgili açıklama yaptı. 2025 yılında emekli olacak vatandaşların, geçmiş yıllarda emekli olanlara göre yüzde 35 daha az maaş alacağını eleştiren HAK-İŞ, yeni düzenlemenin gelmesi gerektiğini söyledi. HAK-İŞ Başkanı Arslan, 'Emekli olmadan çalışmaya devam edenler, ne kadar fazla sistemde kalırsa o kadar fazla maaş alsın, diye düzenleme talep ediyoruz" dedi.
HAK-İŞ tarafından yapılan açıklamalar ise şöyle:
‘MİLLİ GELİR ARTMIŞ EMEKLİYE YANSIMAMIŞ’
Emeklilik ve gayri safi milli hasıladan emeklilerin aldığı payın 2009’da yüzde 7.6’dan 2023’te 6.4’e düştüğü bilgisini veren Arslan, “Milli gelirimiz artmasına rağmen sosyal güvenlik harcamalarımız da 2023'te yüzde 6.4'e düşüyor. Bu şunu gösteriyor; Devlet maalesef sosyal güvenlik sistemimize diğer gelişmelere paralel olarak ciddi bir artış, ciddi bir kaynak aktarmıyor.” tespiti yaptı.
‘DENGEYİ ESAS BOZAN KAYIT DIŞI İSTİHDAM’
Dengeyi EYT ve emekli maaşlarının bozduğu savının doğru olmadığını belirten Arslan, “Aslında aktörler dengemizi iki tane temel konu bozuyor: Birincisi, kayıt dışı istihdam. Hala Türkiye, OECD ülkelerinin iki katı, OECD ortalamaları yüzde 15 esas kabul ederse hala ülkemiz yüzde 30 kayıt dışı istihdam sorunuyla karşı karşıyayız. Kayıt dışı istihdam demek prim almamak demektir. Vergi almamak demektir. Dolayısıyla Türkiye'nin emeklilikle ilgili en temel sorunu emekli maaşları değil, kayıt dışı istihdamdır.” diye konuştu.
‘SGK PRİM ALACAKLARI 600 MİLYAR LİRA’
Dengeyi ikinci bozan unsur olarak prim gelirlerinin tahsil edilememesini sayan Arslan, şöyle devam etti: “Elimizde son 2020 yılı verileri var. SGK prim alacaklarının rakamı 600 milyar. 600 milyarlık bir priminiz olsa bugünkü emekli maaşlarını yüzde 50 artırma şansınız var. Üstelik ciddi bir kayıt dışını da ortadan kaldırmayı da koyduğunuz zaman bu rakamlar 1,5 trilyonu buluyor. Sistemin temelini sistemin esasını bozan bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu tabloyu değiştirmediğimiz sürece bu şikayetleri işçilerin, emeklilerin, emekli maaşlarına indirgiyoruz. Hükümete ‘emeklilerin ücretlerini arttırırsak bütçeye şu kadar yeni yük getiriyor’ gibi ifadeleri söyleyen sosyal güvenlik kurumu mensupları bizi ikna edemiyor. Çünkü gerçek öyle değil.
‘VERGİ GELİRLERİ EMEKLİYE YETERİNCE AKTARILMIYOR’
“Sosyal güvenlik ödemelerinin vergi gelirleri içindeki payı da çok önemli. Vergi sistemimizin ne kadar çarpık sistem üzerinde yürüdüğünü de gösteriyor. Hâlbuki rakamlar şunu gösteriyor. OECD ülkelerinde vergi gelirleri ile emeklilerin aldığı pay yüzde 25'dir. Türkiye'nin aldığı pay yüzde 12. Yani yarısı. Demek ki bizim vergi gelirlerimiz sosyal güvenlik sistemimize yeterince aktaramıyor. Bu da hakikaten bizi ciddi şekilde rahatsız eden hususlardan bir tanesi.
‘EYT ÜZERİNE YIKMAK HAKSIZLIK’
“Aktif-pasif oranı karşılaştırması konusunda da açıklamalarda bulunan Arslan, “Dünyadaki primli sistemlerde aktif-pasif dengesinin 4 çalışanın 1 emekliyi finanse ettiği bir modelden bahsediliyor. Fakat dünyanın hiçbir yerinde bu model 4/1 değil. Bugün de sistemden önce yani bu EYT uygulaması yapılmadan 2020 yılında aktif-pasif dengemizde 2.37 çalışan bir emekliyi finans ediyor. 2023 yılında bu EYT'den kaynaklı 1.82. oldu. Dolayısıyla bizim 1.82 çalışanımız bir emekliyi finans etmek zorunda. Avrupa İstatistik Ofisi'nin verdiği bir rakamlara göre Avrupa Birliği ortalaması 1.93. Ne yazık ki bu 4/1 oranı yakalanmış değil. Türkiye bununla elbette övünmemeli. Ama bunu sadece EYT'nin üzerine yıkmak büyük bir haksızlık.”
‘SENDİKAL ÖRGÜTLÜLÜK 3 TEMEL SORUNU ÇÖZER’
Sendikal örgütlülüğünün önünü açılırsa ve oran 50’lere ve daha yukarı çıkarsa üç tane temel sorunu çözeceğini de ifade eden Arslan, şöyle konuştu: “Birincisi, gelir dağılım adaletsizliğine ciddi şekilde bir katkı yapıyor. Eğer biz sendikalaşmayı artırırsak, toplu sözleşme sistemini genişletirsek birincisi, önemli bir adaletsizliği önlemek için bir aşamayı kaydediyoruz. İki, sosyal güvenlik sistemimizi ciddi şekilde finanse ediyoruz. Çünkü kayıt dışılık bizim örgütlü olduğumuz yerlerde asla olmaz. Dolayısıyla bu primleri etkileyecektir. Üçüncüsü, örgütsüz olan iş yerlerinde, kayıt dışı istihdamın olduğu yerlerde iş kazalarında ölüm oranları çok yüksek. Aslında bunu sağlayarak iş kazalarındaki ölüm oranlarını asgariye indiriyor.”
‘BAKANLIK ÇALIŞMA BAŞLATTI FAKAT VAZGEÇİLDİ’
14 Ocak 2025 sonrası emekli olanların, ondan önceki tarihte emekli olanlara göre yüzde 35 emekli maaşı kaybı olacağı konusuna da değinen Arslan, “Bizim düzenleme talebimiz, emekli olmadan çalışmaya devam eden insanlar, ne kadar fazla sistemde kalırsa o kadar fazla maaş alsın." diye öneride bulundu. İnsanların bir tercih yapmak zorunda bırakıldığını aktaran Arsan, “Muhataplarımızla görüştük. Bakanlığımız bir çalışma başlattı fakat son anda bu çalışmadan vazgeçildi. Maliye Bakanımızla görüştük. Daha fazla prim ödeyip daha az maaş almak bu gerçekten doğru bir tutum değil. Hükümetimiz neden bundan vazgeçti? Niçin bu kritik sorunun çözümü konusunda beklemeye geçtiler bilemiyoruz. Belki Aralık ayının sonuna kadar bir düzenleme yapılabilir, beklentimiz var. Eğer yapılmazsa Aralık ayında üyelerimizi uyaracağız.
‘ÇAĞDAŞ BİR SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ’
“Türkiye sosyal güvenlik sistemini yeniden masaya yatırmalı ve çağdaş bir sosyal güvenlik sistemini nasıl oluşturacağız konusunda yeniden çalışmaya başlamalı. Bu çalışmamızın en temel konusu, önümüzdeki dönemde yaşanacak daha büyük sorunlara, daha sıkıntılı çözümleri ortadan kaldırmak için oturup beraber çalışmaya davet ediyoruz. Hem hükümetimizi, hem parlamentomuzu, hem de diğer muhataplarımızı, bizi duymalarını, bizim bu itirazlarımızın köklü bir reformla ortadan kalkacağı inancımızı paylaşmak için.
DÜŞÜK PRİMLE 1,5 KAT MAAŞ ALINIYOR
Arslan'ın konuşmasının ardından, İş ve Sosyal Güvenlik Uzmanı Sadettin Orhan, rapora ilişkin sunum yaptı. Bu yıl yerine 2025'te emekli olacakların yaşayacakları maaş kayıplarını örnekler üzerinden anlatan Orhan, düzenleme yapılmamasına rağmen bu yıl emekli olan sigortalıların, 2024 yılı kayıplarını gelecek 5-6 yılda bile telafi etmelerinin mümkün olmayacağını savundu.
Çalışma kapsamında sorunlara yönelik çözüm önerileri getirdiklerini belirten Orhan şu çarpıcı örnekleri verdi:
“1.1.1990 - 31.12.1999 arası 3.600 gün prim ödeyip bugün 58 yaşında yaştan/kısmi emekli olan Ayşe Hanım’a 21.795 TL aylık bağlanıyor. Ayşe Hanım prim ödemeye devam edip, 10.000 günle bugün emekli olduğunda 14.555 TL aylık bağlanıyor. Yani üçte bir prim günü ile 1,5 kat daha yüksek aylık alabiliyor.
“Kamu işçisi Ahmet Bey, ortalama brüt asgari ücretin üç katı üzerinden prim ödemiştir. 1997’de çalışmaya başlayan Ahmet Bey 10.000 günle 2024 yılında emeklilik başvurusu yaparsa 39.263 TL, 15.1.2025 tarihinden sonra başvuru yaparsa 28.818 TL aylık bağlanacaktır. Yani Ahmet Bey’in aylığında, bir sonraki yıl başvuru yapması halinde yüzde 36’lık düşüş yaşanmaktadır!